< Büyük Hedefler Mücadelesi

 

İşçi sınıfı, ezilenler, sömürülenlerle burjuvazi arasında çatışma bir kez başlayıp, süreklilik ve kararlılık gösterince, sonuca götürücü önemli ve ana noktalar ön plana çıkar; buna göre önemsiz ve küçük olanlar gerilere düşer. Bizi sonuca götürecek mücadelenin biçim, yöntem ve araçları, emekçi halk kitlelerinin sosyal pratiğinde öne çıkar ve kendisini herkese kabul ettirir.

İşçi sınıfının burjuvaziyle savaşımı, bir kaç çarpışmayla sınırlı değildir. Karşıt güçlerin, emekle sermayenin savaşımı, kesin sonucuna ulaşıncaya kadar, birçok çatışmayı, çatışmalar dizisini kapsar. Savaşta durum her an değiştiği için, emekçi sınıf, ezilen yığınlar, taktik belirlemede değişen durumu gözetir.

Sınıf savaşımının büyük pratiğinden çıkarılan teorik sonuçlar Türkiye ve Kürdistan'da gelişen sınıf savaşına uygulanmalıdır. Bilindiği gibi, devrimci komünizm, verilen mücadelenin en genel teorik sonuçlarını, sınıf savaşına uygularken, eleştirel bir bakışla hareket eder ve gerekli değişiklikleri yaptıktan sonra uygular. Proleter sınıf pratiğinin en ileri ve en genel sonuçlarını güncel mücadeleye uygulamak, harekete itiş verir.

Gerek dünya proletaryasının zengin pratiğinin en genel, en önemli sonuçlarını uygulayan, gerek kendi deneylerimizin en ileri sonuçlarını pratiğe geçiren işçi sınıfı partisidir. Ama işçi sınıfı partisi için, komünist olmak, devrimci olmak kendi başına yeterli değildir. Nasıl savaşılacağını bilmek ve tarihin karşımıza çıkaracağı yeni mücadele biçimlerini karşılayacak bir durumda da olmak gerekiyor. Her yeni koşulda emekçi sınıfın çıkarını savunmak ve devrimi hedeflemek gerekiyor. Bir proleter sınıf partisi, kitlelerin sosyal pratiğinden, en riskli, en çetin mücadelelerden geçerek bu düzeye gelir.

Düşman sınıflar arasındaki savaşımda, savaşımın geleceğini belirleyecek noktaların hangileri olduğu, savaşımın kendi akışı içinde, kendiliğinden anlaşılmaz. İşçi hareketi, tüm bu sonuçları, proleter devrimci parti sayesinde; onun entellektüel, politik ve örgütsel yapısına dayanarak öğrenir. Dolayısıyla işçi hareketi, tarihsel görevini sosyalist hareketle bütünleşerek, devrimci komünist partinin önderliğinde yerine getirebilir.

Leninist parti, senelerce, yalnızca kitlelerin devrimci eylemlerini desteklemek ve genişletmekle kalmadı, bu eylemleri üst biçimlerine dönüştürmek için de, ısrarlı bir politika izledi. Çünkü sonuç, eylemler üst biçimlerine kadar çıkarılırsa alınır. Sosyal reformist ve oportünist siyasetlerse yıllardır çok önemsiz bahanelerle, bizi sonuca götürecek mücadele biçimlerine, araç ve yöntemlerine karşı çıktılar. Bu çevreler, reformlar yolunda o kadar ısrar ettiler ki, tüm faaliyetleri, burjuva toplumsal düzenin sürdürülmesine hizmet etti. Siyasal çizgileri etkisini yitirdi ve kendileri kapitalistlerin birer oyuncağına dönüştü.

Burada göz önünde tutulması gereken önemli bir sorun karşımıza çıkıyor. Bu sorun, çeşitli gruplar tarafından, bizi zafere götürecek mücadele biçiminin şematize edilmesi, kalıplaştırılmasıdır. Savaşımda hangi noktaların birincil duruma geleceği, hangilerinin ikincil duruma düşeceği sınıfların karşılıklı canlı ilişkisinden çıkarılır. Sınıflar ilişkisiyse sürekli alt üst oluş ve değişim içindedir. Her şey değişir. En katı ilişkiler buharlaşır. Tüm bunlar belirli bir dönem içinde oluşur, dönüşür. Dönem değişir ve gelecek sınıf savaşları karşımıza yeni mücadele biçimleri çıkarabilir. Dolayısıyla taktikler, savaşım biçimleri nesnel toplumsal koşullardan çıkarılır. Öznel yaklaşımlardan değil.

Bir görüşün doğruluğunun ya da yanlışlığının ölçütü, pratiktir, halkın sosyal pratiğidir (praxis). Tarih, kitlelerin sosyal pratiği dışında düşünülemez. Sınıf savaşı, sömürülenlerin, ezilenlerin sosyal pratiği, tarihin itici gücüdür. Türkiye ve Kürdistan'da on yıllarca süren devrimci savaş, sınıf mücadelesinin ilerideki girişimlerini belirleyecek olan temel noktaların ne olduğunu ortaya koyduğu halde, uzlaşmacı sosyalist siyasetler (küçük burjuva sosyalizmi) buna aykırı olarak, öznelci bir yaklaşımla mücadele siyasetini, burjuvazinin denetleyeceği alanda tutuyorlar. Bu yüzden görüşleri, taktikleri ve siyasi çizgileri, sınıf savaşının gelişimiyle çelişki içindedir.

Sosyalist proletarya, görüşleri, çalışmaları ve eylemleriyle sınıf mücadelesine ve dolayısıyla tarihsel gelişmeye hız katar. Ama tarihi çok daha hızlandıran, sınıf savaşımının en yüksek biçimi olan devrimdir. Devrimler, tarihin lokomotifidir ifadesi bu çerçevede anlaşılmalıdır. Tarihin gelişmesi çeşitliliğe doğrudur, sonsuz çeşitliliğe doğru. Kapitalizmden komünizme geçiş de son derece zengin biçimler içerir. Ama tüm geçiş biçimlerinin çeşitliliğine karşın eski toplumdan yeni topluma geçiş, devrimle zora dayalı devrimle olur. Geçiş, sağlayacak olan toplumsal devrim burada bir yöntemdir. Sınıf savaşımının en yüksek ve en etkin yöntemidir. Yeni toplumun kapıları bir devrimle açılır. İşçi sınıfı devrimle geleceği belirler.

Proleter devrimci hareketin eylemleri amaçlı eylemlerdir. Sınıf mücadelesinin ilerlemesi bakımından, önemsiz, küçük, dolayısıyla etkisiz amaç değil, büyük amaçlar uğruna mücadele. Büyük amacı sürekli canlı tutan, bu yönde ısrarlı, kararlı ve tutarlı bir çizgi izleyen, devrimci işçilerin partisidir. Devrimci sınıf partisi emekçi sınıfı bu yönde teşvik eder ve cesaretlendirir. Devrim kendiliğinden patlak verebilir, fakat insanın insan üzerindeki her tür sömürüsünün sona erdiği büyük amaç, devrimci komünist partiyle gerçekleşir.

Proletaryanın gerçek kurtuluşundan, yani nihai hedeften uzaklaşma, ya da nihai hedeften yoksun duruma düşmenin komünist partileri, nasıl birer sosyal demokrat partiye yani burjuva düzen gücüne dönüştürdüğünü gördük. Emekçi sınıf, büyük hedefi her koşulda gözeten, bütün çalışmalarını sosyalizm hedefiyle dolduran, gerçek işçi sınıfı partisinin öncülüğünde kurtulabilir.

Nihai (sonal) hedef, çok uzak bir geleceğin sorunu demek değildir. Nihai hedef, görelidir, bugünle bağlantılıdır. Bugünkü, ileri tarihsel gelişme koşullarında düşünülenden çok yakındır. Toplumsal üretici güçlerin bu denli gelişmesiyle birlikte, artık hedeflerimize daha erken ulaşabiliriz. Soyalizmin bir toplumsal sistem olarak örgütlendiği bir dünyada, aklı başında hiç kimse, nihai hedefin çok ileriye kalacağını söyleyemez. Nihai hedef, yani sınıfların kaldırılması, sosyalizmin gelişmesinin, üst aşamaya varmasının bir sonucudur. Ki bu sonuç, tarihin kısa tarih olması, gelişmenin sıçramalı olmasına bağlı olarak yakına alınır. Tarih, dünya tarihi olarak ilerliyor. Bu da, tarihsel süreci kısaltıyor. Kapitalizmin ötesine ve ilerisine, sosyalizme geçilmesi, tarihin gerçekten bir dünya tarihi ve insanal nitelikte gelişmesi anlamına gelir.

Özgür ve insanca bir yaşamı, yani yeni yarınları ileriye bırakmak devrimcilik değildir. Devrimcilik, yeni yarınları bugünden gerçekleştirmektir, devrimle bugünden yarına geçişi sağlamaktır. Tarihin en büyük devrimi burada gerçekleşir.

C.Dağlı