Gabon ya da Gabun. Batı Afrika'nın Güney Atlantik kıyısında, iki milyonu biraz geçen nüfusuyla bu küçük ülkenin bir sabah askeri darbeyle uyanacağını kim tahmin edebilirdi? Hiç kimse!
Fransa ve onunla birlikte ABD'nin at koşturduğu, politik dile çevirirsek, yeni-sömürge ilişkileriyle kendilerine bağımlı kıldıkları Afrika ülkeleri domino taşı gibi birbiri ardına düşüyor. Gana, Burkino Faso, Mali, Nijer, Çad ve Sudan.. Afrika'yı ortadan kuzey-güney diye ayıran ülkeler dizisi.. Bu dizinin son halkası Nijer'di. Emperyalistler Nijer sürpriziyle nasıl baş edeceklerini daha çözmeden Gabon sürpriziyle karşılaştılar.
Kısaca özetlersek, Gabon'da geçen hafta Gabon Ordusunun üst düzey subayları, Fransa'nın işbirlikçisi hükümetin pazar günü yapılan genel seçimleri “kazandığını” ilan etmesi üzerine seçim sonuçlarını tanımadıklarını ve yönetime el koyduklarını açıkladılar. Seçim sonuçlarının nasıl hileli olduğu üzerinde durmaya gerek yok.
Askerlerin Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba'yı görevden alıp yönetime el koyduklarını açıklamalarıyla birlikte Gabon halkı sokaklara çıkarak kitlesel ve coşkulu kutlamalara başladı. 56 yıllık Fransız işbirlikçisi Bongo ailesinin egemenliği sona ermişti. Şüphesiz, aile ile birlikte Fransa'nın Afrika'daki egemenliği de büyük bir darbe yedi.
Gabon ve Nijer, emperyalist Fransa'nın uranyum ve petrol ihtiyacının önemli bir bölümünü, amiyane tabirle, “beleşe” karşıladığı ülkelerdi. Şimdi, bu hortum kesilmiş oldu. Ali Bongo'nun ifadesiyle, “Gabon'suz Fransa yakıtsız arabaya benzer”. Böylece, Afrika'daki askeri darbelerle Fransa en önemli hammadde kaynaklarından yoksun kalmış oluyor.
Liberallerin ve onlarla genetik bağı olan sosyal reformist uzlaşmacıların tüyleri, “askeri darbe” sözünü duyunca diken diken oluyor; ama Afrika'da birbiri ardına ortaya çıkan askeri darbeler emperyalistlerin -Fransa bunların başında geliyor şimdilik- yeni-sömürgecilik ilişkilerine ve dünya üzerindeki egemenliklerine önemli darbeler indiriyorlar. Emperyalist hegemonya sadece Afrika'da değil, Afrika'yla birlikte bütün dünyada darbe yiyor ve bu darbelerle sarsılıyor.
Emperyalizmin işbirlikçi hükümetlerini devirip yönetime gelen askeri yönetimler antikapitalist mi? Bu yönde bir işaret yok ya da pek az işaret var. Antikapitalizmle, yani kapitalizmi de hedef alan mücadeleyle birleşmemiş antiemperyalist mücadelenin zafere ulaşsa bile o ülkenin sonuna kadar emperyalist ilişkilerin dışında kalamayacağı söylenebilir ve bu doğrudur da... Ancak bu böyledir diye, emperyalizme karşı verilen mücadelelerin desteklenmesine gerek olmadığı sonucu çıkmaz. Dünya proletaryası, emperyalizme karşı verilen bu mücadelelere karşı, antikapitalist değil diye kayıtsız kalamaz; kalmamalı.
Çünkü nihayetinde bu mücadeleler emperyalist devlet ve hükümetleri yoruyor, güçten düşürüyor, zayıflatıyor ve dünya proletaryasının emperyalizme ve kapitalizme karşı verdiği mücadeleye güç katmış oluyor. Afrika'da son bir iki yıl içinde ortaya çıkan askeri darbelerin büyük kısmı karşısında ABD ve AB emperyalistlerinin hop oturup hop kalkmalarının, askeri müdahale dahil, her yola başvurmayı göze almalarının nedeni budur.
ECOWAS içindeki Afrika'nın işbirlikçi devletleri Nijer'e askeri müdahaleyi tartışırlarken Gabon'da Ali Bongo Ondimba devrildi. Bunun işbirlikçi devletler için bir sürpriz ve korku kaynağı olduğundan şüphe duyulmamalı. Nitekim, Ruanda ve Kamerun hükümetleri, ordularının üst düzey subaylarını daha ortada bir şey yokken değiştirme kararı alıp değiştirdiler. Belli ki ateş bacayı sarmış.
Gabon, Afrika'yı kuzey ve güney diye ayıran ülkeler dizisinin biraz güneyinde yer alıyor. Söz konusu ülkelerle sınırı yok. Kongo ve Kamerun tarafından kuşatılmış; yani tecrit edilmiş bile kabul edilebilir. Ancak, Gabon'da işbirlikçi hükümeti deviren ordunun en büyük güvencesi yoksul Gabon halkının desteği.
Bu, işbirlikçi hükümetleri devirerek yönetimi alan bütün askeri yönetimlerin güvencesidir. Saydığımız bütün ülkelerde yoksul halklar işbirlikçi hükümetlere karşı askeri yönetimleri destekliyor.
Afrika kıtasının en batısındaki küçük Gabon'da Fransa işbirlikçisi elli altı yıllık yönetimin yıkılması, bu yaşlı kıtada emperyalistler için güneşin batmakta olduğunun en büyük işaretlerinden biri oldu. Bunu başka işbirlikçi yönetimlerin yıkılması takip edecek mi? Etmeyeceğini düşünmek için hiç bir neden yok. Afrika halkları uyanıyor, ayağa kalkıyor ve kendi geleceklerini kendi ellerine almaya başlıyorlar.
Emperyalistler bu uyanış karşısında çaresiz. Şimdilik işbirlikçilerini öne sürerek bu dalganın önüne geçmeye çalışıyorlar. Olmadı, bizzat müdahelenin koşullarını hazırlıyorlar. Ama kendilerinin müdahalesi ne kadar mümkün; burunlarının dibinde Rusya-Ukrayna savaşı varken!
Emperyalistler dört bir yandan halkların kuşatması altına giriyorlar.