İnsanlık uzun süren antiemperyalist mücadelede dünya çapında yeni bir aşamaya giriyor. Bu yeni aşamanın başlangıcını Rusya ile Ukrayna (daha doğru ve gerçek ifadesiyle Rusya ile NATO ve tüm emperyalist devletler) arasındaki savaşa indirgemek mümkün.
Rusya-Ukrayna savaşının bir dönüm, bir kırılma noktası olduğu bir gerçektir; bir olgudur. Bu savaş tüm ülkelerin ve toplumların tüm yaşamını etkiledi.
Savaşın etkileri bununla sınırlı kalmadı. Ülkeler ve toplumlarla birlikte hemen hemen tüm ülkelerdeki politik güçleri de etkisi altına aldı. Özellikle işçi sınıfının ve emekçi sınıfların politik güçlerinde, politik partilerinde bir ayrışmaya yol açtı.
İşçi sınıfının, emekçi sınıfların politik partilerinde uzun yıllar içinde oluşmuş olan çürümeyi, yozlaşmayı, burjuvaziyle yakınlaşmayı su yüzüne çıkardı, dipte yatan ne varsa açığa çıkardı. Politik güçler, partiler bölündü; herkes safını seçti. Düne kadar çok “sağlam” görünen partilerin burjuva sınıfla işbirliği siyaseti yüzünden içten içe çürüdüğü, yozlaştığı, gücünü ve etkisini kaybettiği anlaşıldı.
Örneğin, Belçika'lı komünistler, BKP içindeki NATO-AB uzlaşmacısı yönetimi, Parti Sekreteriyle birlikte görevden alarak kendi gerçek komünist kimliğine dönüş yaptı. Fransız Komünist Partisi liderliğinin NATO-ABD-AB işbirlikçisi politikasına başkaldıran komünistler partiden kopup yeni bir oluşum ortaya çıkarma yoluna gittiler. Yunanistan Komünist Partisi’nin (KKE) içten içe nasıl yozlaştığı, çürüdüğü bu dönemde ayyuka çıktı. Başını çektiği uluslararası oluşumları dağıtma biçimi, keza kendi yakın hempalarıyla “yeni oluşumlar” yaratma biçimi, bununla ilintili olarak uluslararası oluşumlardaki derin bölünme yine bu dönemin ürünü olarak ortaya çıktı. Aynı süreç Ukrayna ve Rusya'daki partiler arasında da yaşandı. Liste böyle uzayıp gider.
Bu bölünme, parçalanma ve yeniden saflaşma/safını belirleme sürecinin dünya işçi sınıfı ve emekçi halklarında emperyalizme ve faşizme karşı dipten gelen dalganın yüzeye vuruşu olduğunu vurgulamak gerek. Bu anlaşılmadan politik partilerdeki bölünme ve saflaşma bilimsel biçimde izah edilemez.
Filistin devrimcilerinin “Ortak Operasyon Odası”nın İsrail siyonizmine karşı 7 Ekim 2023'te başlattığı saldırı ve onu izleyen savaş, emperyalizme, faşizme ve siyonizme karşı karşı birikmiş öfkenin, mücadele isteğinin ne kadar güçlü, yaygın ve derinden gelen bir dip dalgası olduğunu ortaya çıkardı.
Dünya tarihinde ilk defa dünyanın her yerinde milyonlarca insan İsrail siyonizmine ve onun arkasındaki emperyalist devletlere, emperyalist hükümetlere karşı Filistin devrimine destek için sokaklara aktı. Dünya burjuvazinin, ama özellikle de Avrupa emperyalist hükümetlerinin açıktan tehditleri bile kitlelere geri adım attıramadı. Tersini söylemek mümkün: Emperyalist hükümetlerin her tehdidi, ateşe dökülmüş benzin etkisi yaptı, kitleleri ateşledi, evinden çıkmayanı evinden çıkardı; on binlerle yapılan gösterilerin milyonlara ulaşmasına yol açtı.
Siyonist İsrail'in ve onun arkasındaki emperyalistlerin zindana atma, sınır dışı etme tehditleri ters tepti. Emperyalist hükümetlere meydan okuyan milyonlar meydanları zaptederlerken tehdit savuranlar ya suspus olmak ya da İngiliz İşçişleri Bakanı gibi istifa etmek zorunda kaldılar. Bölünen, parçalanan, bunalıma sürüklenen sadece oportünist, sosyal reformist partiler değildi; emperyalist hükümetler de bunalıma sürüklendiler.
Milyonlarca ve milyonlarca insan, İsrail siyonizminin vahşetini, katliamlarını protesto için şiddetli duygularla meydanlara akarken aynı zamanda NATO'yu, ABD'yi, diğer tüm emperyalistleri de protesto ediyorlar.
Filistin devriminin saldırısı -her ne kadar burjuva basın bütün dünyada bunu Hamas'a mal etmeye çalışsa da gerçekte söz konusu olan şey Filistin devriminden başkası değil- dipte saklı duran antiemperyalist potansiyeli saran kabuğu kırdı. Kabuğun kırılmasıyla, tarihte eşi görülmemiş bir antiemperyalist dalga ortaya çıktı.
Siyonizme karşı verilen mücadele emperyalizme ve faşizme karşı verilen mücadeleyle birleşti. Filistin devrimi karşısındaki güçlerin ( NATO-ABD-AB ve geri kalan tüm emperyalist devlet ve hükümetler) Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna'nın arkasındaki güçlerle aynı olması saflaşmayı daha bir belirginleştirdi; sınır çizgilerini daha bir kalınlaştırdı. Bu durum, Rusya-Ukrayna savaşında doğrudan olsun, “tarafsızlık”maskesi arkasında dolaylı olsun NATO-ABD-AB tarafında yer alan politik güçlerin sosyal şovenizmini; emperyalist hükümetlerin, devletlerin tarafında yer alan konumlarını açığa çıkardı.
Buna karşılık, devrimci komünist parti, örgüt ve çevreler, emperyalizme, faşizme, siyonizme karşı kararlı, devrimci enternasyonalist bir tutum takınarak emperyalist hükümet ve devletlere karşı cepheden bir duruş sergilediler.
14 Ekim 2022'de bir araya gelerek “Dünya Anti-Emperyalist Platformu”nu ilan eden komünist parti ve örgütler daha ilk adımlarında Ukrayna-Rusya savaşının “Rus saldırganlığı”nın değil, batılı emperyalist devletlerin savaş çıkarma isteklerinin bir sonucu olduğunu; savaşın gerçekte ABD ve müttefiklerinin 2014 yılında Kiev'de faşist bir darbeyi finanse etmesi, silahlandırması ve örgütlemesiyle başladığını ve Rus tarafının Donbass halklarıyla ittifak halinde emperyalist saldırıya karşı bir öz savunma ve ulusal kurtuluş savaşına giriştiğini.” tespit etmişlerdi.
Leninistlerin savaşın daha ilk gününde yaptıkları tespit ve ulaştıkları sonuçlara dünyanın farklı bölgelerindeki devrimci komünist güçler de ulaşmışlardı. Şüphesiz bu, devrimci komünist düşüncenin zaferiydi.
Bütün bunlar bir gerçeğe işaret ediyor: Emperyalizme, faşizme, siyonizme ve kapitalizme karşı mücadele her yönden yeni bir döneme, yeni ve daha ileri bir aşamaya giriyor. Nesnel temeller üzerinde yükselen ve gücünü bu temelden alan yeni bir aşama.
Kapitalizme ve emperyalizme karşı dünya çapında bir zafer bu güçlerle gelecek!