Burjuva sınıfla uzlaşma içindeki sosyal reformist partiler yerel seçimlerle ilgili emekçi sınıflarda, yoksul kitlelerde, Kürdistan halklarında bir ilgi, bir heyecan yaratmak için kendilerini paralıyorlar.
Ama olmuyor işte. Bu işbirlikçi, uzlaşmacı partilerin “her şey” gibi göstermeye çalıştıkları yerel seçimlerin “hiçbir şey” olduğunu emekçi sınıflar ve Kürdistan halkları, uzun yıllara dayalı mücadele ve bilinç birikimleriyle anlıyorlar ve beş paralık değer vermiyorlar.
Biz bu gerçeğe önceki yazılarımızda işaret etmiş ve tekrar tekrar, iki ülkenin ezilen, sömürülen halklarına kurtuluşun tek yolunun bu sömürü düzenini yıkacak bir toplumsal devrim olduğunu ortaya koymuştuk.
İki ülkenin, Türkiye ve Kürdistan halklarının bu seçimlere ilgi göstermediğini, eğer halk diliyle konuşacak olursak, beş paralık değer vermediğini şimdi, işbirlikçi uzlaşmacılığın bayrağını ellerinden düşürmeyen TİP'de itiraf etmeye başladı. Burjuva işbirlikçi uzlaşmacıların nefes alışlarını bile haberleştirmeyi kendine misyon edinen internet gazetesinin haberinden kısa bir kesit şöyle:
“Çiğli ilçesinde bulunan Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleşen aday tanıtımı etkinliğinde konuşan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, "hayatı boyunca hiç bu kadar heyecansız bir seçim görmediğini" belirterek, TİP’in olduğu yerlerde ise seçime coşku geldiğini söyledi. Yaşanan heyecansızlığın ve umutsuzluğun 14-28 Mayıs seçimleriyle doğrudan ilgili olduğunu ifade eden Baş, "değişim" mesajı verdi.”
Heyecan yok, yerel seçimlerle bir kurtuluşun, kurtuluş yolunun açılacağına dair bir umut yok. Kim söylüyor bunu? 14-28 Mayıs seçimlerinde emekçi sınıflara, Kürt halkına sandığa gitmeleri halinde “kurtuluş” vadeden kişi, TİP Genel Başkanı söylüyor. Sanki 14-28 Mayıs seçimlerinde iki ülkenin emekçi yoksul halklarını işçi sınıfını aldatmak için aklına gelen her yalanı sıralayan kendisi ve partisi değilmiş gibi şimdi de, semt pazarı esnafı gibi, partisini şöyle pazarlıyor:
“Biz iddialıyız en iyi yerel yönetim programı TİP'in programıdır. En iyi adaylar TİP’in adaylarıdır. O yüzden artık halkı korkutarak tehditle oy alma dönemini de değiştiriyoruz.”
İki ülkenin emekçi sınıfları, ezilen yoksul kitleler, işçi sınıfı yerel seçimlere ilgi göstermiyor. Bu o kadar açık ki, varlık nedeni seçimlere katılmaktan ibaret olan işbirlikçi uzlaşmacı partilerin önde gelenlerinden biri, kendini tutamayıp bu gerçeği açık açık itiraf ediyor. Yalan söylemeye devam etmeyi elden bırakmadan...
Burunları havada işbirlikçi uzlaşmacı partiler, iki ülkenin emekçi sınıflarının bilinç düzeyini oldukça küçümsüyorlar. Oysa, emekçi sınıfların uzun onyıllara dayalı bir sınıf mücadelesi birikimi ve bu birikimin oluşturduğu ileri bir bilinç seviyesi var. Emekçi sınıflar, bu politik bilinci Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesinde okuyarak edinmiyorlar elbette! Ama ondan çok daha etkili olan sınıf savaşının içinde ediniyorlar. Bu savaşta, açık düşmanları olan burjuvaziyi tanıdıkları gibi, burjuvazinin komünist, işçi partisi kılığındaki işbirlikçilerini, uzlaşmacılarını da gerçek yüzleriyle tanıyorlar.
Leninist Parti, yerel seçimlerin bir hiç olduğunu, beş paralık bir değerinin olmadığını ortaya koydu. İşbirlikçi uzlaşmacı partinin genel başkanı, “hayatı boyunca hiç bu kadar heyecansız bir seçim görmediğini” itiraf ederek, iki ülkenin işçi, emekçi halklarının duygu ve düşünceleriyle Leninist Partinin politikalarının tam bir uyum içinde olduğunu göstermiş oldu.
Bu, devrimci komünist bir parti için, LeninistParti için politik üstünlüğün ifadesidir. Varsın, genelkurmay, hükümetler ve burjuvazi ile ittifak sonucu, sosyal şoven partiler güç kazanmış görünsün. Bunlar politik iflas eğik düzlemi üzerinde duruyorlar ve dibi bulana kadar kaymaya devam edecekler. Devrimde ısrar edenlerin sonal zaferi kazanmaları kaçınılmaz.
Bir başka uzlaşmacı parti, seçim çalışmaları sırasında “en çok dile getirilen sorunların geçim derdi ve ekonomik yıkım olduğunu” itiraf etmiş. Bu sözlerin doğruluğundan şüphe edilemez; emekçi kitlelerin, işçi sınıfının temel sorunu en yalın haliyle “geçim derdi ve ekonomik yıkım”dır. Peki, “geçim derdi ve ekonomik yıkım”dan çıkış yolu nedir? Devrimci, sosyalist, komünist olma iddiasındaki bir parti, bu durumda iki ülkenin emekçi halklarına nasıl bir çıkış yolu önerir? İşte uzlaşmacı partinin önerdiği, düzen sınırlarına bile dayanmayan, CHP dahil, düzen partileri ve bilimum sosyal reformist partinin altına imza atacakları çözüm yolu:
“Ucuz gıda ve yemeğe herkesin kolayca ulaşabilmesi için halk market ve lokantaları her mahallede ihtiyacı karşılayacak sayıda açılacak. Pahalılık karşısında halk gıdaya ve yemeğe ucuz bir şekilde ulaşacak. Depreme karşı dönüşüm planı, kar için değil kamu yararı için uygulanacak. Binaların güçlendirilmesi, şehrin depreme hazırlanması müteahhitlerin insafına bırakılmayacak”
Oysa, “sandıktan devrim çıkmaz”; işçi sınıfı, emekçi halkların, Kürt halkının kurtuluşu hiç çıkmaz. İki ülkenin emekçi sınıfları, bu gerçeği, üniversitelerde siyaset bilimi okumuş bu küçük burjuvalardan çok daha iyi biliyor. İşbirlikçi uzlaşmacı partinin genel başkanının dehşete kapılmış gibi, ağzından kaçırdığı “hayatı boyunca hiç bu kadar heyecansız bir seçim görmedim" şeklindeki sözlerin arkasında işte bu gerçek yatıyor.
Türkiye ve Kürdistan halkları biliyorlar ki, tam ve kesin kurtuluş, bu düzenin bir devrimle yıkılmasından geçiyor. Bundan dolayı, “Devrimci, sosyalist parti ve örgütlerin görevi, açlık ve sefalet içindeki kitleleri birleşik toplumsal devrime yönlendirmektir. Bu sömürü düzenini, bu insanlık dışı düzeni emekçiler için “yaşanabilir, katlanılabilir” hale getirmek değil. İki ülkenin emekçi sınıflarının gerçek kurtuluşunu isteyen, emekçi kitlelere politik iktidarın fethi yolunu göstermelidir.” (Mücadele Birliği Platformu Newroz açıklaması).
Bir kez daha, yerel seçimler iki ülkenin emekçi sınıflarının tam ve kesin kurtuluşu açısından bir hiçtir, beş paralık önemi yoktur.