8 Ekim sabahı, DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan, “Selamı aldık” diye açıklama yaptı. Konu faşist Bahçeli'nin Meclis'teki sıralarının önünden geçerken DEM Partili vekillerin ellerini sıkmasıydı.

Biz yani işçiler, emekçiler, yoksullar, ama en başta ve en fazla ezilen Kürt halkı DEM Parti adına, DEM Parti sözcüsünden, “Ey halkım, ey halklarımız, bir oldu bittiye getirildik, bir gaflet anında bir faşistin -baş faşistin de denebilir- elini sıktık, sıkmak zorunda kaldık. Bir faşist, hele de baş faşist elimizi sıktığı için şimdi çok dikkatli olmanın zamanı. Dikkatli olun ve önlemlerinizi on kat artırın. Biz ise, ellerimizi on kez yıkadık, arkasından beş kez dezenfekte ettik. Yeter mi, bilmiyoruz ama olan oldu bir kere. Siz bize bakmayın. Siz siz olun ve sakın bir aldanışa gelmeyin” demesini beklerken, parti sözcüsünden “selamı aldık” açıklaması geldi. DEM Parti sözcüsü, “selamı alma”kla yetinmemiş, bir de baş faşistin elini sıkmayı “çok kıymetli” bulduğunu ilave etme ihtiyacı duymuş.

Devam etmeden, bu faşist elin daha önce de örneğin, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan tarafından sıkıldığını hatırlatmakta yarar var. Yani ilk vukuat değil; kazayla olan bir şey hiç değil.

Şimdi, okurun affına ve hoşgörüsüne sığınarak, sözcü Ayşegül Doğan'ın DEM Parti adına “selamı aldığı”nı açıkladığı tarihten sonraki altı günün haberlerini kısaca hatırlatmak istiyoruz. DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan, Bu açıklamayı 8 Ekim tarihinde yapıyor. Şimdi aynı günün tarihinden başlayarak, gazetelerde gün gün şu haberleri okuyoruz:

8 Ekim Salı:

Mardin Artuklu, Kızıltepe ve Nusaybin ilçelerinde sabah saatlerinde polis tarafından çok sayıda eve eş zamanlı siyasi soykırım operasyonu düzenlendi. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sanal medya paylaşımlarına ilişkin başlattığı soruşturma kapsamında yapılan baskınlarda, Aynur Bulut, Halime Sümer ve Av. Medeni Ayhan ile birlikte ismi öğrenilemeyen çok sayıda kişinin gözaltında alındığı öğrenildi.

Gözaltına alınanlar Mardin Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.”

Şırnak İdil’de Şahin Oğuz adlı kişi, evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Oğuz, İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.”

10 Ekim Perşembe:

Siyasi soykırım operasyonu kapsamında DEM Parti Iğdır İl Örgütü binasına polisler tarafından baskın gerçekleştirildi.

Özel hareket polisler, parti binasına giden tüm sokak ve caddeleri kapattı.

Parti binasında aramalar devam ediyor. Binadaki aramalar saatlerce sürdü. Eş zamanlı olarak birçok eve de baskın düzenlendi.

Baskınlarda aralarında DEM Parti İl Eşbaşkanı Mehmet Selçuk’un da aralarında olduğu 8 kişi gözaltına alındı. Baskınlar, gizli tanık ihbarına dayandırıldı.”

Siyasi soykırım operasyonları kapsamında İstanbul'da MKM sanatçısı Engin Cengiz, Batman’da da DEM Parti Gençlik Meclisi üyesi Argeş Toparlı, Yusuf Mendeş ve Ahmet Öğe gözaltına alındı. Gözaltına alınan 3 kişi, Batman Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

11 Ekim Cuma:

Türk polisi sabah saatlerinde Amed’de çok sayıda eve baskın düzenledi.

Baskınlarda Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yönetim Kurulu üyesi ve gazeteci Serhildan Andan ile Baran Baymış ve Murat Kayaş gözaltına alındı. Gözaltı sayının artabileceği belirtildi.

7 Ekim günü İstanbul ve Amed’de aralarında Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed Şube üyesi Yusuf Eminoğlu’nun da bulunduğu 5 kişi gözaltına alınmıştı.

İstanbul merkezli bu operasyon, ‘Örgüte üye olmak’ ve ‘örgüte finans sağlamak’ iddiasıyla yürütülen bir soruşturmaya dayandırılmıştı.

Gözaltına alınanlardan ikisi savcılık ifadelerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Yusuf Eminoğlu dahil diğer üç kişi ise çıkarıldıkları mahkemece ‘örgüte üye olmak’ ve ‘örgüte finans sağlamak’ iddialarıyla tutuklandı.

14 Ekim Pazartesi:

Adıyaman Kahta’da yapılan ev baskınlarında DEM Parti İlçe Eşbaşkanı Sait Dilek ile DEM Parti üyeleri Sinan Süt, Nuri Karlı ve Hasan Şahin gözaltına alınarak İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

Örgüt propagandası’ iddiasıyla gözaltına alınanların emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmeleri bekleniyor.

Bu liste çok daha fazla uzatılabilir ama gerek yok buna. Şunu demek yeterli: Fazlası var, eksiği yok.

Şimdi, DEM Parti sözcüsünün ve faşist devletin baskı ve terörünün tüm hızıyla sürmesine rağmen, “aha da yeni çözüm süreci geliyor” diye sevinenlerin işini kolaylaştıracak bir “maymuncuk” verebiliriz ellerine. “Maymuncuk” şudur: “Bakmayın siz şimdi bu baskı ve teröre. Bunlar pişirilmekte olan 'çözüm süreci'ni baltalamak isteyen derin devletin işidir.” Bu burjuvaziyle uzlaşmak umudu içinde yaşayan ve bu umudu asla yitirmeyenlerin her zaman işine yarayacak bir maymuncuktur. Nitekim, “Çözüm Süreci”inde Sakine Cansız ve iki yoldaşının katledilmesine karşı tepkinin yatıştırılmasında bu maymuncuk kullanılmamış mıydı? O zaman da “failler, Çözüm Süreci'ni baltalamak isteyenlerdir” maymuncuğu ile yatıştırılmamışlar mıydı? Sonradan, bu katliamın “Çözüm Süreci”ni yürüten MİT'in bizzat kendisi tarafından organize edildiği ortaya çıktı ama ne gam! Olan olmuş, katliam, yapanın yanına kar kalmıştı.

Bize gelince... Biz, Kürt halkına, gençliğine, işçi ve emekçilerine şunu diyoruz: On kat, yüz kat daha dikkatli olmanın, önlemleri artırmanın, mücadeleye hazır olmanın zamanı. Dinci faşist iktidar ve faşist devlet en başta size, sizinle birlikte Türkiye halklarına karşı yeni bir tuzağın, yeni bir hilenin peşinde. “Çözüm Süreci”nin arkasında “çökertme planı” için zaman kazanma amacı yattığını; arkasından faşist devletin Erdoğan'ın talimat ve izniyle kimyasal silah ve fosfor bombaları kullandığını unutamayız. Burjuvaziyle, faşist devletle uzlaşma umuduyla yatıp kalkanlar unutabilir, ama bir halk unutamaz, unutmamalı.

KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, o zamanki “Çözüm Süreci için, “Şimdi onlar (AKP hükümeti) çözüm değil savaş hazırlığı yapıyor, hem de büyük bir savaş hazırlığı, bunu biliyoruz. Büyük bir darbe vurmak istiyor” derken yanılmıyordu. Tüm politik perspektifleri burjuvaziye, faşist devlete güven ve bunlarla uzlaşma umudundan ibaret olanlar bunları unutabilir, hiç hatırlamak istemeyebilirlerama bir halk unutamaz, unutmamalı.

Konuya ilişkin son sözü PKK liderlerinden Duran Kalkan'a bırakalım: “O halde çözüm Kürdistan’da yürütülen özgürlük mücadelesindedir.”