Suriye dünyayı şaşkına çeviren bir hızla düştü. Yüzyıllık bir devlet, yedi gün içinde sürü güdüsüyle hareket eden katil çetelerin avuçlarının içine düştü.
Dinci faşist çetelerini savaş kabiliyetini ya da onların Türkiye-ABD-İsrail-İngiltere ve tabii ki NATO gibi, bu çetelerin işlerini ellerinde tutanların savaş "dehaları"nın sonucu değil; tamamen ve bütünüyle Suriye devletinin, oradaki burjuva iktidarın derin çürümüşlüğünün sonucu oldu bu zafer.
Kimse beklemiyordu bu sonucu. İran'ın açıklamalarına bakılırsa, Esad dahil. Ordusu, siyasi iktidarı, istihbarat teşkilatı ve ordusu dahil burjuva bir devletin derin çürümüşlüğünün, bir toplumu nasıl bir felakete sürükleyeceğini göstermesi açısından ibret verici.
Ortadoğu'da (Batı Asya) bir perde kapandı, yeni bir dönem açıldı. Savaşlarla, çatışmalarla, altüst oluşlarla geçecek bir dönem. Suriye'nin düşüşü bir son ve bir başlangıç.
Türkiye'de dinci faşist iktidarın ve faşist devletin, 1917 benzeri bir ortamın ortaya çıkışını beklediğine daha önce işaret etmiştik. Şimdi bu ortamın çıktığını düşünüyor. Halep başta olmak üzere, zaten "kendi toprağı" kabul ettiği toprakları ilhak etme, kendi sınırlarına katma hazırlıkları yapıyor. Elbette buna Rojava toprakları dahil.
Bu anlamda Kürt halkını büyük bir tehlike beklediğinden kuşku duyulmamalı. Kürt Özgürlük Hareketi önderliğinin Suriye'nın düşüşünden hemen önce gelen şu açıklamasının ne derece doğru ve isabetli olduğu şimdi daha iyi görülebiliyor. Açıklamadan şöyle deniliyordu:
"Türkiye şimdi Trump yönetmi ile birlikte Rojava'yı işgal planlarını yeniden güncelleştirdi. PKK'nın ve Kürt hakının tasfiyesinde anlaşmışlar. Fakt asıl sorun Rojava'da...
Önümüzdeki süreçte Kürtleri bekleyen, kesinlikle bir soykırım ve katliam politikasıdır. Ama çözüm mümkündür."
Geç kalındığını söylemek durumundayız. Bunda en büyük payın Şam'daki şoven, çürümüş burjuva iktidara ait olduğunu da...
Ya bundan sonrası? Çakalların ulumasının kulaklarımızı sağır etmesine, düşüncelerimizi baskı altına almasına izin veremeyiz, vermemeliyiz. Dünyada gelişmelerin baş döndürücü bir hızla gerçekleştiğini söyledik. Bu, dünyadaki devrimci durumun hem sonucu, hem de kanıtı.
Hiçbir burjuva hükümet yarınından emin değil. Fransa'da hükümet düştü. Almanya'da zaten düşmüştü ve önlerine koydukları seçimin sonuçlarını kimse kestiremiyor. Romanya'da, Moldava'da karşı devrim güçleri iktidarlarını, ancak seçim sonuçlarını tanımayarak koruyabiliyorlar.
Fransa, Afrika topraklarından kovuluyor. Sahneye son çıkan ÇAD oldu; Fransa'yı kovacağını açıkladı. Senegal, ÇAD'ın izinden gideceğini açıkladı. "Fransa'da Senegal askeri yoksa, Senegal'de de Fransa askeri olmamalı" dedi.
Emperyalistlerin perişan durumu, Doğu Asya'da da farklı değil. Yuları ABD ve Japonya emperyalizminin ellerinde olan kapitalist Kore (G.Kore) devlet başkanı, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ne savaş hazırlığı kapsamında ilan ettiği sıkıyönetim rejimini üç saat içinde geri almak zorunda kaldı. Şimdi "vatana ihanet" suçlaması ve azledilmekten kurtulmaya çalışıyor. G.Kore Halkın Demokrasi Partisi ve işçi sınıfının, emekçi kitlelerin milyonlar halinde sokaklara akması, emperyalist planları bozguna uğratan başlıca faktör oldu. Dünya işçi sınıfı ve ezilen emekçi halkları her yerde ayakta.
Bir kez daha, bu başdöndürücü gelişmelerin temelinde dünyadaki devrimci durum yatıyor. Gelişmeler hızlanarak devam ediyor; bundan sonra da hızlanmaya devam edecek. Türkiye dahil, hiçbir burjuva iktidar yarınından emin değil ve yarın neye uyanacağını bilmiyor. Parlamento ve seçimlerin bir hiç; ekonomik ve politik iktidarın ele geçirilmesinin her şey olduğu tüm açıklığıyla ortaya çıktı.
Sınıf bilinçli devrimci öncü isçiler, komünistler geleceğe bu bilinçle hazırlanmalı. Gelişmeler hızlı ve sıçramalar halinde gerçekleşiyor. Bu anlamda, bir kez daha, duyduğunuz çakalların ulumasıdır; birleşik devrime hazırlık, bu ulumalara aldırmadan sürmeli.
Dinci faşist çetelerin Suriye'yi ele geçirmiş olması, şüphesiz birleşik devrim yürüyüşü önüne zorluklar çıkaracaktır. Bununla birlikte, Suriye'nin yarını da belli değil. Başta siyonist İsrail olmak üzere, ortada yatan cesetten en büyük parçayı koparmak için, çakallar birbirleriyle yarışa girdiler bile. Dolayısıyla, hemen güneyimizde, birbirleriyle boğuşan çakallar manzarası göreceğiz.
Türkiye ve Kürdistan'a, gelince... Günü gelmiş devrimi hiç bir güç durduramayacak.