Tehlike hala kapıda ama eski gücünü/büyüklüğünü kaybetmiş görünüyor. Bir iki gün öncesine kadar tüm gözler Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un Türkiye ziyaretine çevrilmişti. Rusya Türkiye'ye “yeşil ışık” yakacak mıydı?
Bu soru, daha çok UKH etrafında çevresinde kümelenmiş ABD muhibbi liberaller tarafından bilinçli biçimde ortaya atılıyordu. Sanki her şey Rusya'nın karar ve iradesine göre gerçekleşiyordu. Böyle olunca faşist devletin Rojava topraklarındaki tüm işgalleri Rusya'nın “yeşil ışık” yakması sonucu gerçekleşmiş algısı kafalara yerleştiriliyordu..
Gerçek ise bunun tam tersiydi. Türkiye'nin Rojava başta olmak üzere giriştiği tüm işgal ve ilhak saldırıları ABD'nin izni, onayı, yardımı ve desteği ile gerçekleşmişti. Elbette buna Efrin işgali dahildi.
Serakaniye, Tel Abyad işgallerinin ABD'nin izni onayı ve desteği ile gerçekleştiği biliniyor. Efrin işgalinin de aynı şekilde gerçekleştiği artık Kürt halkı; Kürt halkının yurtsever aydınları tarafından görülmeye başlandı.
“NATO, savaşta Türk devletine büyük bir destek verdi. Efrîn’deki direniş NATO’ya karşıydı, Türk devletine karşı değildi. Rusya büyük bir devlet ve nükleer silaha sahip olduğu halde Ukrayna’da büyük bir ilerleme sağlayamadı. Çünkü NATO ile savaşıyor, Ukrayna ile değil.”
Rusya, Lavrov-Çavuşoğlu görüşmesinde belli ki, “yeşil ışık” yakmadı ama ABD emperyalizmi öyle anlaşılıyor ki, bu işgale “yeşil ışık” yakmak üzere. Elbette ABD tek başına değil. ABD'nin yanına İngiliz, Fransız, Alman emperyalistlerini de eklemek gerek.
Lübnan'da yayınlanan Al-Akhbar gazetesinin iddiasına göre, ABD'nin Rojava'daki yetkilileri SDG güçlerine son gelişmelerle ilgili şu yanıtı vermişler:
“Türkiye'nin saldırı niyetiyle bahsettiği bölgeler (Tel Rıfat ve Menbic), Rusya'nın denetimi altında, biz o bölgelerde bir şey yapamayız. ABD ordusunun Suriye'deki görevi ise IŞİD'e karşı savaşmak.... Türkiye'nin saldırı niyeti gerçek ve basında gördükleriniz önümüzdeki günlerde fiili bir saldırıya dönüşebilir”
Saldırının gerçekleşmesi halinde kendi sorumluluğunu gizlemek için söylediği yalanları fire olarak düşersek, ABD'nin Türkiye'ye saldırı için “yeşil ışık” yakmaya hazırlandığını söyleyebiliriz. Biliyoruz ki, sadece Tel Rıfat-Menbic'te değil, dünyanın herhangi bir bölgesinde dahi olsa ABD, Türkiye'yi durduracak güç ve ilişkilere sahip. Trump'ın RTE'ye yazdığı “aptal olma, ekonominin mahvederim” içerikli mektubu sonrası dinci faşist iktidarın zıpkın yemiş gibi nasıl kılını kımıldatamadığını biliyoruz.
Örneği ile görüldüğü gibi, ABD, bunun yanına İngiltere ve diğerlerini eklemek lazım, istemeleri halinde, Türkiye'yi durdurmakla kalmazlar, şimdi işgal ettiği topraklardan da çıkaracak güç ve ilişkilere sahipler.
Rusya'ya karşı yürüttükleri savaşta nasıl bir askeri, mali, finansal ve ekonomik güce sahip olduklarını somut biçimde gördük. Bu gücün çok azını kullanmaları bile faşist devleti yerinde mıhlamaya yeter. Ama bunu Rojava için yaparlar mı? Geçmişte yapmadılar, gelecekte de yapmayacaklar. Ama tersini yapacaklarını görmek için çok neden var.
Rojava devrimci güçlerinin buradan çıkaracakları en önemli sonuç, UKH'nin ifade ettiği gibi, “İkinci bir Efrin, ikinci bir Serakaniye”nin olmasına izin vermemektir. Elbette, Tel Rıfat-Menbic işgaline izin vermemek için nasıl bir bir ittifak geliştirmek gerektiği Rojava devrimcilerinin karar vereceği bir şeydir. Fakat hiç bir durumun bu iki bölgenin faşist devlet tarafından işgalinden daha kötü sonuçlara yol açmayacağı açık.
Tam da UKH'nin şu isabetli sözlerinde olduğu gibi hareket etmek gerekir: “İkinci bir Efrin olmayacak, ikinci bir Serêkaniyê olmayacak, olmamalı. Bunun için halk desteği var. Bunun bir meşruiyeti var. Halkımız ve oradaki hareketler hangi devletlerden destek alırsa iyidir ama onlara sırtını dayamamalıdır.”
Faşist devleti bir işgal ve ilhak girişiminden vazgeçirecek politika budur.