Önce tanımda net bir düşünceye sahip olmak lazım. Dinci faşist iktidarın başı, RTE'nin sözünü ettiği “Kara Harekatı” bir işgal harekatı olacak.
Mümkün mü bu? Mümkün olduğunu bugüne kadar yaşanan tüm gelişmelerden biliyoruz. Faşizm, dizginsiz saldırganlıktır.
Aslında ortada gizli saklı bir şey yok. Dinci faşist iktidarın ve faşist devletin Rojava topraklarını işgal etmek istediği, öteden beri biliniyordu. 2019'da Serakaniye ve Tel Abyad'ı işgal ettiği saldırı, çeşitli nedenlerle, yarım kalmıştı. Tamamlamak için uygun fırsat kolluyordu. Rusya-Ukrayna savaşı ve başka gelişmeler faşist devlete, öteden beri ağzını sulandıran işgal koşullarını vermiş görünüyor.
İstiklal caddesinde dinci faşist çeteler üzerinden faşist devletin tertiplediği provokasyonun, bu işgal harekatına zemin hazırlama amaçlı olduğu açık. Bu bahane ile hava saldırılarını başlattılar. Ağır hava bombardımanı olası bir kara harekatının, yani işgal saldırısının ön hazırlığıdır. Bu işgal amaçlarını gizleme ihtiyacı da duymuyorlar. RTE, partisinin Meclis Grup Toplantısı'ndan çıkarken amaçlarını şöyle açıkladı:
“Gerçekleştirdiğimiz sınır ötesi harekatlarla bu şeridin bir kısmını zaten oluşturduk. Kalanlarını da Tel Rıfat, Münbiç, Ayn el Arab gibi çıban başı yerlerden başlayarak adım adım halledeceğiz. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tehditleri sınır ötesinde karşılama ve yok etme stratejimizi hayata geçirmek için gereken faaliyetleri yürütüyor. Hava harekatlarımızı kesintisiz sürdürürken bizim için en uygun olan vakitte karadan da teröristlerin tepesine tepesine bineceğiz.”
Kısacası, dinci faşist iktidarın ve faşist devletin amaç ve niyetlerini konuşmaya gerek yok; her şey gayet açık.
ABD “Yeşil Işık” Yaktı
Bilinmeyen(!) nokta ABD emperyalizminin Türkiye'ye kara harekatı için “yeşil ışık” yakıp yakmayacağı idi.
Bu bilinmezlik, elbette Leninistlere değil, ABD'nin Rojava devrimci güçlerini desteklediği sanısına kapılanlara aittir.
Leninist Parti, başta ABD olmak üzere, hiçbir emperyalist devletin ezilen ulus ve ulusal toplulukların özgürlüğünden yana bir politika izlemeyeceklerini biliyor ve buna işaret ediyordu. Bu konuda Rojava devrimci güçlerini sayısız kere uyaran açıklamalar yaptı.
ABD ve Avrupalı emperyalistler, Ortadoğu'da derin ve sarsıcı bir devrimci sürece yol açacak olan Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı uğruna yürüttüğü savaşı boğmak için her zaman elinden geleni yaptılar. Faşist devleti, UKH'ye karşı savaşlarında her bakımdan desteklediler. UKH'nin lideri Öcalan'ın tutsak edilip Türkiye'ye verilmesi dahil...
ABD ve Avrupalı emperyalistlerin bu sınırsız desteği olmasa, faşist devletin ve tüm hükümetlerinin Kürt ulusunun özgürlük savaşı karşısında bugüne kadar dayanamayacakları bir gerçektir.
Geldiğimiz aşamada ABD ve Avrupalı emperyalistler, başta Rojava toprakları olmak üzere, Türkiye'nin saldırganlığına işgal harekatlarına artık gizli kapaklı değil, açık açık onay vermeye başladılar. Yapılan tüm açıklamalar bunu gösteriyor.
Suriye Hükümeti Türkiye'ye Karşı Koyar mı?
Rusya'nın girişimleri sonucu Suriye-Türkiye arasında uzlaşma giderek olası hale gelmeye başladı. Suriye hükümeti, Türk Ordusunun işgal ettiği topraklardan çekilmesi koşulu ve garantisi halinde, Rojava Devrimini ortadan kaldıracak bir kara harekatına onay verebilir.
Suriye devletinin ilhakçı ve gerici bir devlet olduğunu akıldan çıkaramayız. Bu devletin dinci faşist çetelere ve emperyalist planlara karşı koyuşu onun varlık koşulları nedeniyle idi. Evet, bu devlet emperyalistlerin planlarına, dinci faşist çetelerin Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, Katar, BAE gibi gerici faşist devletlerin sponsorluğunda egemen olma girişimlerine karşı koydu, savaştı; ancak bu, Suriye hükümetinin ilerici, demokratik, antiemperyalist yapısından değil, kendi varlığını koruma zorunluluğu sonucuydu.
Devrimci güçler, devrimci öncü işçiler burjuvazinin şu özelliğini asla akıldan çıkaramazlar: Burjuvazi, devrimci bir gücün kendi üzerinde zafer kazanmasındansa düşman bir devletin -daha sonra onu çıkarmak üzere- kendi topraklarına girmesine izin verir. Paris Komünü sırasında Fransız burjuvazisinin Paris kapılarını düşman devlete açması gibi. Yani eğer dinci faşist iktidar Suriye topraklarından askerlerini çekme garantisi verirse ve Suriye Hükümetini buna inandırırsa Suriye Hükümeti, Rojava Devrimini ortadan kaldırmak üzere faşist devletin Rojava topraklarına girmesine itiraz etmeyecektir.
Rusya Ne Der?
Bu, aslında yanıtı son derece basit bir sorudur. Birincisi, Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle Ortadoğu'ya ağırlık verecek durumda değil. İkincisi, Rojava'daki güçlerin ABD ile ilişkilerinin Rusya'yı rahatsız etmekten de öte ciddi biçimde kaygılandırdığı gerçeği bir sır değil.
Dolayısıyla, faşist devletin bir kara savaşı başlatması durumunda Rusya'nın Türkiye ile bir savaşa girme pahasına bu savaşı durdurmaya çalışması beklenemez, beklenmemelidir. Rusya'nın, bugüne kadar Rojava devrimci güçleri ile Suriye hükümetini uzlaştırmak için bir çok girişimde bulunduğu biliniyor. Ancak bu girişimler, her seferinde çeşitli nedenlerle başarısız oldu.
Gelinen aşamada, tüm emperyalistlerin Ukrayna üzerinden Rusya'ya karşı başlattıkları savaş nedeniyle Rusya'nın Türkiye karşısındaki pozisyonu bir ölçüde zayıflamıştır. Başka bir ifadeyle, Rusya, Türkiye'yi açıktan karşısına alacağı koşullara sahip değil.
Bütün bunlar, faşist devletin Rojava halkına ve Kürdistan devrimci güçlerine karşı bir kara savaşı başlatmak için elini rahatlatan koşullardır. Dinci faşist iktidar ve onun başı, bunları bilmenin rahatlığı ile meydan okuyor.
Sefer Olur, Zafer Olmaz!
Bu koşullarda faşist devlet Rojava topraklarına saldırabilir; bir kara savaşı başlatabilir. Ne var ki, bu koşullar faşist devletin zaferinin kesin olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, kara savaşı başlatsa ve belli toprakları işgal etse bile faşist devletin yenilgisi kesindir.
Bu söylediğimiz bir temenniden ibaret değil. Devrimci güçler, emperyalistlerin desteğine değil, emekçi sınıfların devrimci enerjisine, devrimci gücüne, özgürlüğü için savaşma azmine güveniyorlar. Her ulusal baskı ulusal direnişe, ulusal başkaldırıya yol açar. Faşist devletin ABD başta olmak üzere, emperyalistlerin desteği ile girişecekleri kara savaşı sadece Kürt ulusunun değil, Arap ve diğer ezilen halkların direnişine, başkaldırısına da yol açacaktır.
Darkafalılık burjuva sınıfın “fıtratında var.” Çünkü onlar geleceği değil, bugünü kurtarmaya çalışıyorlar. Şimdiki durumu değişmezmiş gibi hesaba katarak hareket ediyor, geleceği hesaba katmıyorlar.
Oysa, o dev gücüne karşın ABD nasıl Vietnam'da, Afganistan'da zafer kazanamadı ve rezil bir şekilde apar topar kaçmak zorunda kaldıysa, Irak'ta hakimiyetini bir türlü kuramadıysa faşist devlet de eninde sonunda öyle apar topar kaçmak zorunda kalacak. Faşist devletin bir kara savaşı ve olası işgali bir son değil, gerçek bir savaşın başlangıcı olacak!
Faşist devlete ve onun arkasındaki tüm gerici devletlere söyleyeceğimiz şudur:
“Her ne yapsan varacağız biz emelimize!”
Özgürlük davası zafere ulaşacak; halkların birleşik devrimi kazanacak!