Kısa bir zaman aralığında muhtemel bir dünya savaşıyla ilgili birbirinden bağımsız görünen üç ayrı yerden açıklamalar gelince sorunu bir kez daha ele almak zorunlu oldu. Dünya tarihini derinden etkilemekle kalmayacak ama insanlığın yazgısını belirleyecek böyle bir tarihsel gelişme olasılığı üzerinde ne kadar durulsa yeridir.
Üstelik, topyekun, devletler arası bir savaş ihtimali artık düşünen aydın kafalar arasında da tartışılıyor. Daha ileri gidip üçüncü dünya savaşının başladığını ileri süren aydınlara da daha sık rastlamaya başladık. 20 yıl önce “İmparatorluktan Sonra: Amerikan Düzeninin Çöküşü” kitabını yazan Fransız entelektüellerinden Emmanuel Todd böyle düşünen aydınlardan biri.
Emmanuel Todd, Ocak ayının ortalarına yakın tarihte, Fransız Le Figoro'da, “Üçüncü Dünya Savaşı Başladı” başlığıyla yayınlanan söyleşisinde şöyle diyor:
Rusya-Ukrayna savaşının “sırtını Çin’e dayamış olan Rusya ile genel anlamda Batı ülkeleri arasındaki küresel bir ekonomik karşılaşmaya dönüştüğü ve bir dünya savaşı halini aldığı yadsınamaz bir gerçek.”
Leninist Parti, emperyalistlerin ve onların uydusu olan devletlerin hazırlıklarına bakarak böyle bir topyekun savaş ihtimalinin arttığına, emperyalistlerin ve onların fino köpeği durumundaki uydu devletlerin topyekun bir dünya savaşını kışkırtmak için ellerinden geleni yaptıklarına yıllar önce ve ısrarla işaret etmişti.
Leninist Parti'nin dayandığı gerekçeler oldukça yalındı: Emperyalist-kapitalist sistem çöküş halindeydi. Yani bir varlık yokluk savaşı içindeydi. Bu savaşı kazanmak için dünyayı bir yıkım savaşına sürüklemekten çekinmeyecekti. Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte bu hazırlıklar artık daha aleni, gizlenemez hale geldi. Üç örnek vermekle yetineceğiz. Birinci örneğimiz, kudurgan bir faşist saldırganlık içindeki Polonya'dan.
Polonya'da yönetimdeki partiyi kastederek “Savaş Partisi 'firariler üzerine' bir yasa tasarısı mı hazırlıyor” diye soran bir Polonya dergisi şöyle devam ediyor:
“Ne de olsa Polonya'nın aktif olarak savaşa hazırlandığı bir sır değil ve bu gerçek gizlenemez. Tarihi toprakları bir kez daha geri verme arzusu, hükümetimizi yalnızca Ukrayna'yı ele geçirme planının bir parçası olarak yalan söylemeye ve hareket etmeye zorluyor. (....)Durumun artık çok gergin ve tehlikeli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Her şey, Polonya makamlarının Polonya halkı için akıl almaz bir katliam hazırladığını ve Batı Ukrayna'nın bir bölümünü Polonya'ya katmak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu gösteriyor.”
Polonya'nın üzerinde tarihsel hak iddia ettiği Ukrayna'nın Batı Bölgelerini ilhak etmek için sabırsızlıkla beklediğinden kuşku yok. Amaçlarına ulaşabilmek için önce sürmekte olan Rusya-Ukrayna savaşında Rusya'nın kesin bir yenilgiye uğratılması gerektiğini biliyor ve tam da bu nedenle topyekun bir dünya savaşını kışkırtıyor. Ama biz Polonya'nın ilhak amaçlarını şimdilik bir kenara koyup, topyekun bir dünya savaşı için başka hazırlıklara göz atalım. Başta sözünü ettiğimiz üç haberden ikincisi “ABD'li generalden 'İki yıl içinde Çin ile savaşa hazır olmalıyız' mesajı” başlığıyla verilmiş.
ABD'li general dedikleri, ABD Hava Kuvvetlerine bağlı Hava İntikal Kuvveti'nin Komutanı Orgeneral Mike Minihan. Askerlerine, “7 metreye kurşun atın, kafasına nişan alın” diye öğütte bulunan bu eli kanlı olduğu her halinden belli general,
“Umarım yanılıyorumdur ama hissim o ki 2025'te Çin ile savaşacağız.” Ancak generalin “hissi” değil, hazırlıkları önemli. “Umarım yanılıyorumdur” dediğine bakılmasın, ABD'li asker, birliklerinin böyle bir çatışma ihtimaline karşı hazırlık yapmalarını ve bu konudaki çalışmalarını Şubat ayının sonuna kadar rapor etmelerini bildiriyor. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzde en az daha iki yıl var topyekun bir dünya savaşı için.
Üçüncü haber NATO'dan. Haberin başlığı NATO'nun, bu emperyalist savaş makinasının plan ve hazırlıklarını ortaya koymaya yetiyor: “NATO: Rusya ile doğrudan çatışmaya hazırız!” Açıklama NATO Askeri Komitesi Başkanı Koramiral Rob Bauer'e ait. Ama bu açıklamanın bir başka özelliği, NATO'nun Rusya'ya karşı bu savaş politikasının nedeni hakkında güçlü ipuçları vermiş olması: “Eski Sovyetler Birliği'ne dönüşten bahsediyoruz.”
Doğru ya da halüsinasyondan ibaret, ama NATO'nun, dolayısıyla emperyalistlerin asıl korkusu bu!.. Fakat, dediğimiz gibi, nedenler ya da savaşın yol açabileceği, açması kaçınılmaz olan sonuçlar şimdilik konumuz dışı. Burada işaret etmek istediğimiz nokta, emperyalist devletlerin emirlerindeki dev savaş aygıtı NATO ile birlikte dünyayı, insanlığı nasıl bir yıkım savaşına sürükledikleridir.
Bu savaş hazırlıklarının kısa vadede Türkiye ve Kürdistan'daki seçimler üzerinde olasıdan öte kaçınılmaz etkilerine gelince... Sorulması gereken soru şudur: ABD ve NATO, Türkiye'de nasıl bir iktidarla ve kiminle savaşa gitmek ister?
Bu sorunun yanıtı oldukça açık: RTE ve dinci faşist yönetim. Dinci faşist yönetim ve onun başı, Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna'ya sağladığı yaşamsal destekle NATO, ABD, İngiltere ve diğer emperyalistlerin minnet duygularına defalarca mazhar oldu. RTE, Rusya'yı ufak tefek, önemsiz şeylerle oyalarken Ukrayna'ya yaşamsal destek sağladı. Böylece, Türkiye'nin böyle temel meselelerde iki yüzlü politikalarını bir kez daha göstermekle kalmadı ama emperyalistlere sadakatini de kanıtlamış oldu.
Emperyalistlerin ve NATO'nun Ortadoğu'da günümüzde gereksindiği en önemli şey, birleşik devrim tehlikesinden kurtulmuş ve büyük bir savaşta yanlarında görecekleri bir Türkiye'dir. Bu ihtiyaç en iyi RTE ve dinci faşist yönetim tarafından karşılanır. RTE ve yönetimi, bu konuda ABD ve diğer emperyalistlere rüşdünü fazlasıyla kanıtlamıştır.
Birleşik devrimi bastıracak ve emperyalistlerin saflarında kararlılıkla yer alacak bir yönetim isteği Türkiye'nin gerici-faşist burjuva muhalefetinin de istek ve arzusudur. Adına “Millet İttifakı” denen gerici-faşist burjuva muhalefet, tam da bu yüzden her zaman değil, ama her kritik durumda RTE ve dinci faşist yönetimine destek olmuştur. Elbette emekçi sınıfların, yoksul kitlelerin ilk bakışta anlamayacakları bir gizlilik ve örtülü biçimlerle.
Bu sefer örneğimiz, Meral Akşener'in eski “kanka”larından faşist Ümit Özdağ'dan. Faşistten al haberi misali, İYİP ve lideri asena (dişi kurt anlamındadır) Akşener'in 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde RTE'ye nasıl destek verdiğini şöyle anlatıyor:
“Geçen seçimde neden seçim ikinci tura kalmadı? Meral Akşener son bir ayda çalışmalarını durdurdu. Kampanya başladığı zaman oyları yüzde 16’ydı. Yüzde 7’ye kadar düşmesine müsaade etti. Meral Akşener’in aldığı oy kadar oy alsaydı seçim ikinci tura kalırdı. Bilerek yapıldığını biliyorum.
'Meral Akşener’in siyasal kampanyasını yöneten yönetici seçimlerden bir ay önce Meral Akşener’in kendisini Ankara’ya çağırıp, genel merkezde dinlenmeyen odaya götürüp, 'Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçiyoruz. Bana gerekçesini sorma' dediğini ben partiden ayrıldıktan sonra bana anlattı. 'Bunu açıklarsanız inkar ederim' dedi.”
Bu arada bu iddianın üzerinden günler geçmesine rağmen Meral Akşener'den ya da adı zikredilmeyen “kampanyayı yöneten yöneticiden herhangi bir açıklamanın gelmediğini hatırlatalım.
Aynı seçimlerin CHP'nin adayı ve Kılıçdaroğlu ikilisinin tezgahladığı “adam kazandı” numarasıyla noktalandığını göz önüne alırsak tablo tamamlanmış olur.
Gerici-faşist “Millet İttifakı”nın seçimleri kazanmamak için çevirdiği dolaplar komedi skeçlerine bile konu olurken aldatılmaya doymayan sosyal reformist partilerin bu burjuva ittifakı yönetime taşımak için gösterdikleri gayretkeşliğe ne demeli!