Olağanüstü hızla ilerliyor her şey. Biz Afrika üzerine yoğunlaşalım derken, Batı Asya (Ortadoğu) büyük bir hızla bölgesel bir savaşa sürükleniyor.

İsrail’in Gazze’de başlattığı soykırım vahşeti devam ederken, çatışmalar hızla Lübnan’a sıçradı. Emperyalist teknoloji firmalarının işbirliği ile gerçekleştirilen terörist saldırıların ardından, yoğun hava bombardımanları ve suikastlara tanık olduk. Ardından Nasrallah’ın öldürülmesiyle İsrail’in pervasızlığı boyutlanmışken, İran’ın geciken misillemesi gerçekleşti. Emperyalistlerin siyonist varlık eliyle yaratmaya çalıştıkları “ezici üstünlük” illüzyonu, Nevatim’e düşen füzelerle birlikte berhava oldu. Hava birden tersine döndü. Tabii intikam yeminleri, ABD’nin doğrudan, resmi olarak sürece müdahil olması, İran’a karşılık vereceğini ilan etmesi...

Bugün mü, yarın mı... Nükleer tesisler mi, petrol rafinerileri mi, yoksa Hamaney’e suikast mi... Dünya fal açar gibi bu olasılıklar üzerine tartışıp dururken, siyonist rejim, Beyrut’a yönelik vahşi bombardımana yeniden hız verdi. Mutlak hava üstünlüğünün verdiği rahatlıkla acımasız saldırılarını yoğunlaştırıyor. Ölümler katlanarak artıyor.

Diğer yandan Lübnan’a karadan girme çabaları, ilk adımda hezimetle sonuçlandı. Sınır köylerine elini kolunu sallayarak giren siyonist ordu, burada Hizbullah’ın tuzaklarına düştü. Merkava tanklarından 5’i bir çırpıda imha edildi. Söylentilere göre İsrail ordusunda 80 dolayında ölü ve yaralı var. Birlikler başarısız olup çekildi. Üstelik bunlar sadece Lübnan’a girenler. Bir de harekat için sınırda toplanan birliklere dönük füze, drone ve topçu birliklerinin yaptığı saldırının yarattığı kayıplar var. Böylece siyonist ordunun vahşi saldırılarındaki artışın bir nedeni anlaşılmış oluyor.

Ama iş, sadece Lübnan’ın güneyinde yoğunlaşan saldırılarla sınırlı değil artık. Çok daha tehlikeli gelişmeler yaşanıyor. Suriye hızla çatışmanın ana üssü olmaya sürükleniyor bir kez daha. Suriye konusunda art arda çıkan haberleri sıralayalım şöyle.

Siyonist rejim, İran misillemesinden sonra Suriye’ye dönük hava saldırılarına hız verdi. Üstelik Şam yönetimi, siyonist varlığın işgal ettiği Golan Tepelerine dönük operasyon baskılarına karşı çıkıp izin vermediği halde, yoğun İsrail saldırılarının hedefi durumunda. İsrail, savaşı tüm bölgeye yayabilmek için, Suriye’nin doğrudan bu askeri çatışmalara sürüklenmesini sağlamak zorunda. Bunun için pervasızca saldırıyor.

Tam bu dönemde, çok ilginç bir “rastlantı” olarak, Türkiye’nin İdlib’e gelişmiş hava savunma sistemleri gönderme kararı basına yansıyor. Bu sistemler çoktan gönderilmiş ve konuşlandırılmış durumda. Aynı zamanda elektronik harp sistemleri de yerleştirildi. Sözüm ona bu hamlelerin açıklaması, “İsrail’in savaşı Türkiye sınırına yaymak istemesi”! Çocuk kandırıyorlar! Bu sistemlerin Suriye ve Rusya kuvvetlerine karşı konuşlandırıldığı gün gibi aşikar. Suriye, Lübnan ile birlikte saldırının temel hedeflerinden biri olacak. Dinci çeteleri harekete geçirecekler. Tüm hazırlıklar bunu gösteriyor.

Türkiye’nin bir NATO ordusu olduğu, hamlelerinin bu nokta hesap edilerek değerlendirilmesi gerektiği bir kez daha görülüyor. Kamuoyunda, bu arada devrimci kamuoyunda da, Erdoğan ve hükümetin açıklamalarına aldanmak, onları söyledikleriyle değerlendirmek gibi bir yanılgı yaygınlaşıyor. Oysa yaptıklarına bakmak gerekir. Görünürde İsrail ile atışıp duran Erdoğan ve hükümet, gerçekte İsrail’e desteği hiç kesmedi. Ticaret tüm hızıyla sürdü. İsrail’i besleyen ürünler İskenderun limanından İsrail’e akmaya devam etti. İsrail istihbarat şefinin söylemini kullanacak olursak, “Erdoğan, İsrail’in düşman görünümlü dostudur. İsrail onun döneminde hiç olmadığı kadar şey kazanmıştır.”

Üçüncü olay ise, siyonist rejimin, Suriye’de doğrudan Rusya’yı hedef alma çılgınlığına kapılmış olması! Yanlış okumadınız. İsrail, resmen Rusya’ya doğrulttu silahlarını. Daha önce de Hmeym üssü yakınlarına saldırmıştı İsrail. Rusya hava savunma sistemleri İsrail füzelerini imha etmişti. İsrail, Lazkiye, Tartus ve Hmeym üçgeninde Rusya üssünün yakınlarına art arda saldırılar düzenledi. Olay ciddi. Rusya, yurttaşlarına İsrail’den ayrılma çağrısı yaptı. Yaklaşık bir buçuk milyon Rusya yurttaşı yaşıyor İsrail’de. Bunun nüfus dengelerini altüst etmesi kaçınılmaz.

Rusya’ya dönük bu saldırılar, alenen Rusya’yı kışkırtma hamlesi ve ardında ABD-İngiltere ikilisi var. Anglosakson emperyalistleri gözü kesinlikle karartmış durumda. Ukrayna’da nükleer çatışmayı sürekli kışkırtan bu insanlık düşmanları, şimdi Orta Doğu’da (Batı Asya) benzer bir nükleer çatışmayı tetiklemeyi göze aldıklarını gösteriyorlar.

Uzunca bir süredir düşük yoğunluklu çatışmalar şeklinde devam eden Suriye muharebeleri, önümüzdeki günlerde yeniden alevlenecek gibi görünüyor. Hizbullah, İran destekli kuvvetler, Şam yönetiminin güçleri ve hatta Ruslar hedef tahtasında. Ve eğer bu kuvvetler geriletilecek olursa, Rojava’da “yarım kalan hesabı kapatmak”, faşist devletin en önemli önceliği olacaktır.

Sinan Kaleli