Sermaye Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Yarım asrı bulan zorlu kavgalar, yükselişler alçalışlar... bitmek bilmeyen ağır bedeller... Dile kolay, yarım asır. Bunca zorlu kavgaya ve bedele rağmen devrimin zaferi gelmediğinde, kaçınılmazdır çürüme.
Ortalama sol arasında yaygın bir yılgınlık, karamsarlık hakim. Sınıftan, emekçi yığınlardan, yoksul halklardan kesmiş umudunu. Kah burjuva partilerle “demokrasi ittifakı” arayışlarında, kah iktidar cephesinden kopanların “çalacağı oylar” hesabında... Hasmının karşısında yine hasmının türdeşlerine bel bağlar olmuş. Düne kadar “Fuat Avni” tweetleri idi için için umut bağladığı. RTE’nin hastalığı, “saray darbesi”... Şimdilerde ise AKP içinden çıkan yeni partiler meselesi.
Bir yanda “Tellioğulları’nın küçük eniştesi” Davutoğlu Ahmet... öbür yanda tombul yanaklı Babacan... kendilerini pazarlama yarışında. Sanki bunca yıl tepemizde davul çalıp durmamışlar gibi... Sanki sefaletimizin, acılarımızın, komşularımızda kardeş kanı dökülmesinin sorumluları arasında değillermiş gibi... Sanki başımıza gelen bütün kötülüklerin anası da atası da sadece RTE imiş gibi... sütten ak, pirüpak çıkıveriyorlar siyasi arenaya. Yanlarında “gizli müslüman” U.Uraslar, liberaller, “demokrasi ittifakı”nın burjuva ortakları ve kuyruklarından ayrılmayan küçük-burjuva ahmakları... E, hesaplar “saray faşizmini geriletmek” üzerine yapılınca başka ne çıkar ki torbadan!
Sahi Cizre’de bodrumlarda hunharca yakılırken bu toprakların yiğit evlatları, kim vardı katliamın siyasi kumandasında? Nusaybin, Sur? Binlerce Kürt siyasetçi atılırken içeri?
Irak halklarının ABD bombalarıyla katledilmesinin suç ortaklığı karşısında 8,5 milyar dolarlık kredi anlaşması yapan Babacan değil miydi? Neo-liberal politikalarla işçilerin iflahı kesilirken kimin elindeydi ekonomi yönetimi? IMF, Dünya Bankası, Davos, Bilderberg... bütün toplantılarda tek sözle uluslararası sermayenin en has adamı Babacan değil miydi?
İki sınıf var, iki karşıt sınıf. İki karşıt dünya. Bir yanda savaşlar, tehditler, umutsuz yarınlar, yıkım ve felaket üzerine bina edilen gelecek tahayyülleri... Diğer yanda umut, insana ve geleceğe güven, ışıltılı yarınlar düşü! Bir taraf sahtekarlık ve yalanlarla örüyor çevresini, diğer tarafta güven ve içten sevgi. İnsani olma vasfını yitirenle insani olanın kavgası. Ez cümle sermaye ile emeğin kavgası! Ya patronlardan yanasınız, ya işçilerden; ya ezenlerden yanasınız, ya ezilenlerden. Sermaye dünyası artık tel tel dökülen siyasi vitrinini yenileme telaşında... eski isimleri yeni yüzler diye takdim etmeye çalışıyor süslü kampanyalarla. Her kim ki bu eski “yenileri” her ne gerekçeyle olursa olsun emekçiler ve Kürt halkı nezdinde aklamaya, yahut mazur göstermeye kalkar, o emek düşmanıdır, halk düşmanıdır.
Kürt halkı ve emekçi sınıfların tek alternatifi bu sömürü düzenini topyekun havaya uçurmak, kendi kaderini kendi eline almaktır. Emeğin iktidarı dışında hiçbir çözüm yolu yoktur. İşçi sınıfı sermayenin bu oyunlarına boşa çıkaracak uyanıklığa sahiptir. Aksini düşünen yaşamın dışına itilmeye mahkumdur.