Gelişmeler çok hızlı. Her şey akıp geçiyor. On yıllar haftalara sığmış. Gelişmeleri takip etmek neredeyse imkansız! En sarsıcı olaylar bile bir-iki günden fazla gündemde kalma şansı bulamıyor.
Sokaklar hareketli. Tüm siyasal aktörler sözünü sokaklarda söylemek zorunda kalıyor. Sermaye cephesi kendi iç kapışmasında hasmını baskı altına alabilmek için geniş yığınları sokaklara çağırmaktan, hatta oraya sürüklemekten geri duramıyor.
Siyasal arenada arzı endam eden aktörler emekçi yığınları kendi peşine takabilmek için bütün hünerlerini sergiliyorlar. Tüm bu iç çatışma ve çekişmenin ortasında asıl dertleri, emekçi kesimleri düzen içinde tutabilecek araçları yaratmak. Düzeni tehdit eden emek hareketini tamamen ehlileştirip düzene/sermayeye yedekleyebilmek.
Sermaye bu çabasında en büyük yardımı küçük-burjuva siyasal çevrelerden görüyor. Küçük-burjuva sosyalizmi bütün gücüyle bu çevirme hareketinin asıl aktörü olarak öne çıkıyor.
Her devrimci bunalım, çürüyen kesimlerin üzerindeki peçeyi kaldırıp atar, oportünizm cerahatini patlatır. Bugün tanık olduğumuz olaylar tam olarak budur. Küçük-burjuva sosyalizmi geçmişte salt lafzını savunduğu emeğin kurtuluşu düşüncesini tamamen bir kenara attı çoktan. Salt AKP/Erdoğan karşıtlığına indirgediği politik kampanyasıyla sermayenin kuyruğuna takıldı. Sermaye cephesi de “adalet” şiarıyla bu kullanışsız silahı küçük-burjuva hareketlerin elinden bir çırpıda alıverdi ve hepsini (onlarla birlikte onların etkisindeki emekçi kesimleri) peşine takma konusunda epey ilerledi. Emeğin kurtuluşu, proletaryanın iktidarı ele geçirişi, sınıfsız-sömürüsüz toplum hayali... tek sözle büyük düşünceler güncel politika arenasından buharlaşıverdi. Küçük-burjuva sosyalist hareket bu bataklığı türlü çeşit “teorilerle” şirin ve mazur göstermek yarışına girmiş durumda.
Bu tek tipleşme ortamında, bu silikleşme şartlarında proletarya bağımsız sınıf çizgisini her yerde net ve anlaşılır bir şekilde ileri sürmek zorunda. Devrimci proletaryanın boğulmak istenen sesi herkesin aynılaştığı bu şartlarda çok daha gür çıkacaktır. Artık sosyalist hareket sahasında iki görüş vardır. Birincisi her şeyiyle burjuvazinin kuyruğuna takılan, emeğin bağımsız hareketine asla güvenmeyen ve hatta ondan korkan uzlaşmacı reformist hareket. Diğeri emekçi yığınların devrimci enerjisine yaslanan, doğruları yüksek sesle dile getiren Leninistler. Siyasal pratik bu iki grubu net bir şekilde ayrıştırdı. Leninist şiarlar her geçen gün yaşam tarafından doğrulanıyor, bir çekim merkezi haline geliyor. Israrlı ve uzlaşmaz politik kampanyaların hakettiği sonucu alacakları döneme girdik. Proletaryanın devrimci çizgisi zaferi kazanacak!