Doğanın ve insanın talanı üzerine yükselen kapitalizmi tanımlamak istesek... Hani “gölgesini satamadığı ağacı kesen” sistem olarak... Sayısız örnekleme üzerinden dehşet tanımlar yapabiliriz hiç kuşkusuz. İnsanı insanlığından utandıran nice tanımlar...
Dünyanın bir numarası ABD’den bir sağlık haberiyle tanımlamaya ne dersiniz?
70 yaşında bir ihtiyarcık. Koronavirüse yakalanmış. Tam 62 gün boğuşmuş bu amansız virüsle. Yenmiş sonunda. Bir insan hayata tutunmuş, hastalığın üstesinden gelmiş. Sağlık emekçileri canlarını dişine takmış, Michael Flor adlı bu hastayı kurtarmış.
Buraya kadar güzel, sevindirici bir haber.
M. Flor evinde dinlenirken bir kitap gelmiş postayla... 181 sayfalık bir kitap! Kitap, işin şakası tabii. Tam 181 sayfalık bir fatura gelmiş Flor’a. Kalem kalem sayıp dökmüş hastane. Toplam 1 milyon 122 bin 501 dolar 4 sent tutarında bir fatura. Yanlış okumuyorsunuz. Bir milyon yüz yirmi iki bin beş yüz bir dolar ve dört sent! Bu bir şaka değil. 70 yaşındaki bir insanın hayatta kalmasının faturası!!!
Türkiye’de asgari ücretin 350 dolar bile etmediğini akılda tutun ve rakamı ona göre hayal etmeye çalışın.
Zavallı ihtiyarcık, “Evde dinlenme sürecindeyim, ama kaldığım hastanenin faturasını görünce kalbim ikinci kez duracak gibi oldu. Hayatta kaldığım için suçluluk duyuyorum. Neden ben kurtuldum, neden ben bunları hak ediyorum, diye düşünüyorum” demiş.
Tabii hemen “neyse ki faturanın çok büyük kısmını ödemek zorunda değil, zira federal hükümetin yaşlılar için sağlık sigortası Medicare kapsamında. Hatta başka bir hastalığa değil de Kovid-19'a yakalandığı için herhangi bir şey ödemeden kurtulabilir” diye yürek ferahlatıyor haber!
Kapitalizm denen insanlık ve doğa düşmanı sistem tam olarak bu, işte! Federal hükümet karşılıyormuş faturayı, veya kimi örneklerde olduğu gibi “hayır kampanyaları” ile gerekli para bulunabiliyormuş! İnsanları cehenneme savurup sonra da yüce gönüllülük göstererek “yardım eli” uzatıyorlar!
Utanmadan gelişmişlikten, zenginlikten, uygarlıktan bahsederler. Sürekli beyinlerimize akan lağım kanallarıyla “özgürlük ve demokrasi” derler! Bir insanın her tür var olma hakkını bizzat metaya, sermaye ilişkisine dönüştüren bu aşağılık düzenin gerçek yüzü, özü, içeriği, doğası bu gördüğümüz haberdeki işte! Bu sistem milyonlarca Floyd’un boğazına diziyle çöküyor; milyonlarca Flor’u basit bir test karşısında binlerce dolar ödemeye mahkum ediyor; milyonlarca sosyal sigorta yoksununu “buharlaştırıyor” görünmez kılıyor, “yok-insan” haline getiriyor... “Bütün gözeneklerinden kan ve irin akarak” dünyaya gelen bu sistem, en saçma çelişkilerin, baştan aşağı irrasyonelliğin üzerinde yükseliyor. Ve buna “demokrasi ve özgürlük” diyor!
Bir de diktatörlükler var, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti gibi, Küba gibi! Hiçbir çocuğun sokakta kalmak zorunda olmadığı, hiçbir yurttaşın sağlık hizmetine, eğitime vb para ödemek zorunda olmadığı, birileri hesaplanamaz servetler içinde yüzerken milyonların korkunç sefalete yuvarlanmadığı... Bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Demokrasi, sınıfsal bir kavramdır. Tıpkı diktatörlük gibi. Sermaye için demokrasi olan bizim için diktatörlüktür. Ne mutlu ki bu temel gerçeği gören milyonlar ABD’de, canavarın ininde, muazzam bir ayaklanma içinde!