Açlık en büyük “küresel salgın” artık. Herhangi bir virüs salgını açlıkla boy ölçüşemez!
Birleşmiş Milletler raporlarına göre 2019’da 690 milyon insan açlık çekti. Türkiye nüfusunun tam sekiz katı insan, karnını doyuramadı, aç kaldı. Yoksulluktan bahsetmiyoruz. İnsanların aç kalmasından bahsediyoruz.
Son beş yılda açlık çekenlerin sayısı 60 milyon artmış. 2020’de ise tam 130 milyon insanın daha bu kronik açlığa mahkum olacağı hesaplanıyor! Bu “patlamada” salgın öncesinden derinleşen kriz ve salgının ek etkisi önemli rol oynuyor.
En son tahminlere göre 3 milyarı aşkın insanın alım gücü sağlıklı bir beslenme sürdürmeye yetmiyor. 2019 yılında beş yaşın altındaki çocukların üçte biri ila dörtte birinin (191 milyon) gelişimi sekteye uğramış, ya çok kısa ya da çok zayıf kalmış. Beş yaşın altındaki 38 milyon çocuk ise aşırı kilo sorunu yaşamakta. Yetişkinlere bakıldığındaysa obezite adeta küresel bir salgın olarak yayılmakta.
2014 yılından beri dünya nüfusunun artış hızı ile açlığın artış hızı koşut. Yani kapitalist sistem ne göreli olarak ne de mutlak olarak açlık sorununu hafifletmeyi başaramıyor. Tersine, özellikle bu yıl da hesaba katıldığında durum kıyas kabul etmez bir şekilde felakete evrilmekte.
Bir başka araştırma dünya genelinde 40 milyonu aşkın köle olduğuna dikkat çekiyor. Hayır, “modern köle” olarak işçi sınıfından bahsetmiyoruz. Doğrudan, düpedüz köle olanlardan! Sadece İngiltere’de 100 binden fazla. İnsanlar sokaklarda köleci heykellerini denize atarken, sadece “tarihsel bir hınç” ile hareket etmiyorlar. Kölelik, bu modern toplumun güncel sorunu aynı zamanda.
Toplumlar ve yerküre bu sistemi daha fazla taşıyamıyor. Doğa ana çeşitli “felaketlerle” uyarılar gönderirken, küresel isyan dalgası toplumsal uyarılar gönderiyor. Tarih boyunca ezilenlerin biriken binlerce yıllık öfkesi, artık tüm eski toplumların son ifadesi olan kapitalizmi alaşağı edecek düzeye ulaşmış durumda. Bu öfkeyi, bu tarihsel hareketi durdurabilecek hiçbir güç yok! Hiçbir baskı makinesi, hiçbir vahşet başaramaz bunu. Bir bütün olarak insan uygarlığını yokedebilir belki, ama hareketi her gün yeniden ve yeniden yaratan maddi şartlara dayanan bu toplumsal düzen, bu kapitalist uygarlık, anti-kapitalist isyanı durduramaz.
“Ultra-zenginler” bu gerçeğin çok iyi farkında. Bu yüzden geçen gün “83 süper zengin”, The Guardian’da yayımlanan mektupta, her satırından kendini beğenmişlik akan bir “yüce gönüllülük” ile hükümetlere “paramız var, hem de çok” diyerek daha fazla vergi alınması çağrısında bulunuyorlar. Bugün derinliklerine yuvarlandığımız çok boyutlu krizi her gün yeniden ve yeniden yaratan bir toplumsal sistem, kapitalizm, ne ek vergilerle yaşanabilir hale getirilir, ne sadaka ile. Artık denizin bittiği yerdir burası. Ya bir bütün olarak insan uygarlığı sona erecek, ya sömürü sistemi olarak kapitalizm aşılacak. Ara çözüm, orta yol kalmadı.