Namazdı, niyazdı, Ayasofya’ydı derken, patronlara kıyak üstüne kıyaklar yapılmaya devam ediyor. Al takke ver külah, olmadı, el çabukluğu marifet! İşçi haklarına her saldırı, işçilere bir nimet, bir lütuf olarak sunuluyor.
“Mini istihdam paketi” Meclis’te CHP’nin de aktif desteğiyle geçti. Sözkonusu olan sermayenin çıkarlarıysa gerisi teferruat ne de olsa!
Paketin ismi bile hileli. Tıpkı salgın döneminde “işten çıkarmayı yasaklama” adı altında ücretsiz izni yasal hale getirmeleri gibi. Böylece işçilerin elini kolunu bağlayan hükümet işçileri aylık 1200 lirayı bile bulmayan bir tutarla “yaşamaya” mahkum etti. Şimdi bu “büyük lütuf” yeni paketle uzatılıyor!
Hepsi bu değil. Mesela bu paketle patronların ödemesi gereken sigorta primleri de işsizlik fonundan karşılanıyor. İşçilere salgın boyunca neredeyse zırnık koklatmayan hükümet, şimdi işçilerin fonlarından patronlara dolaylı kaynak aktarıyor. “Örgüte mama yardımı” diye insanları tutukluyorlar ama, açıkça görüldüğü gibi “patronları mama ile besliyorlar”!
Patronları tazminat yükümlülüğünden kurtarma kapısını aralamaktan, işyerinde hekim bulundurma zorunluluğunu esnetme veya kaldırmaya kadar her tür hokkabazlık var. Elbette paket, yine işçilere çeşitli haklar veriyor görüntüsüyle süsleniyor itinayla!
Salgın boyunca işçileri zorla çalıştırdılar. Pazar sorunu yüzünden işlerin durduğu sektörlerde işçileri ücretsiz izne çıkardılar. Böylece işçiler işten çıkartılmadığı için tazminatlarını alamadı, tazminat hakkı vs kaybetmemek adına yeni iş arayamadı. Doğrudan gelir desteği diye bir şey ağza bile alınmadı. Türkiye, salgın döneminin en vahşi kapitalist ülkelerinden biri olarak öne çıktı. Damat’a sorarsanız Türkiye, “kriz sürecinde pozitif ayrışan bir ülke”!
Bu yıl Türkiye ekonomisi neredeyse %5 oranında küçülecek. Milyonlarca işçi işinden oldu. Evler ocaklar söndü. Durum iyileşmeyecek, tersine daha da kötüleşecek. Fakat söylem sizi yanıltmasın. Karşıt çıkarlara dayalı toplumda bir taraf batarken yükselir diğeri. Bunca işsizlik, yoksulluk derken, mesela Arçelik karını ikiye katladı! Kriz dediğiniz böyle bir şey.
Sonuçta işçiler her yerde dişe diş, zorlu mücadelelerle elde etmeye çalışıyorlar ekmeklerini. Karşılarında patron ve devlet. Bu ikisi devrilmeden, bir toplumsal ilişki olarak sermaye alaşağı edilmeden artık hiçbir şekilde işçiler kurtaramaz geleceklerini.