TÜİK yine pembe tablolar çizdiği “güven endeksi” rakamlarını açıkladı. Damat ise tweetırdan müjde paylaşımları ile şov yapmaya devam ediyor. Her ayın sonuçları öncekileri katlıyor. Ülke uçuşa geçmiş. Tutabilene aşk olsun! “Bakın burası çok önemli!”
İşin ilginci burjuva iktisat yazınında aynı rakamlar üzerinden tam ters sonuçlar çıkaran çıkarana. Soruna hangi pencereden baktığınız, kıyaslamayı hangi dönemle yaptığınız otomatik olarak değiştiriyor sonuçları. Sonuçta zaten “rakamlar açısından tam bir felaket yıl” olan 2019’un üzerine salgın binmiş, rakamlar çakılmış. Haliyle rakamlardaki değişim “müthiş” oluyor.
Ama işin asıl önemli olan yönü işçilerin, yoksul kesimlerin durumudur. Borsa kaç puan ileri geri gitmiş, patronlar gelecek tahminlerinde ne demiş, inşaat sektöründe güven ne olmuş... bunlar, işçilerin durumunu dolayımlarla etkiler. Ne sürekli yoksulluğa itilmesini, ne iş cinayetlerine kurban gitmesini, ne yaşamdan kovulmasını engeller. Çünkü sistemin temeli emek ile sermayenin karşılıklı konumlanmasına dayanır. Birinin çıkarına gelişen (istisnai durumda dolaylı olumlu etkiler bir yana) diğerinin zararınadır.
Damatın böyle bol keseden umutlar dağıttığı, kayınpederinin büyük bir beklenti haline dönüştürülen fındık fiyatlarını “müjdelediği” gün, Türk-İş 'açlık ve yoksulluk sınırı' araştırması sonuçlarını açıklıyordu. Temmuz ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırı, yani sadece mutfak giderleri 2 bin 406 TL! Dört kişilik bir işçi ailesinin aç kalmaması için bu paraya ihtiyacı var. Bitmedi. Sonuçta böyle bir mutfak için bir evin olması gerek. Giyim, faturalar vs derken, bir işçi ailesinin yoksul bir yaşam sürmesi için gereken miktar yaklaşık 7 bin 850 TL. Bekar bir işçi için bu rakam 3 bin TL’ye dayanmış durumda.
Ülkede kalifiye emek dahil asgari ücretle çalışmaya mahkum ediliyor. Asgari ücret tüm işçilerin neredeyse yarısı için genel ücret haline gelmiş. (Sudan ucuz göçmen işçi emeğini anmayalım bile.) Açlık ve yoksulluk sınırları işçilerin yarısı için hayal halini almış. Saray erkanı hala rakamlarla oynayarak (dileyen RTE’nin bugünkü fındık hesabına bakabilir) durumu idare edebileceklerini sanıyor. Tabii bu tür numaraların yaşamın katı gerçekleri karşısında hükmünün çok sürmeyeceğini en iyi bilen bizzat dinci faşist iktidardır. “Ayasofya şov”daki o kılıç neyin kılıcıdır, şimdi iyice anlaşıldı mı?