“Döviz yükseliyor” haberlerini yorumlayan alık liseliler vardı; “olsun ben TL kullanıyorum” diyorlardı. Mevcut hükümet döneminde doğmuş, yetişmiş liselilerin düşünme kapasitelerini göstermek açısından ilginç görüntülerdi. Ama nihayetinde onlar liseli gençlerdi.
Dün Hazine’nin başındaki bakan, Kayınpederinin yerini almak için SS’le sıkı bir mücadele yürütmekte olan Damat, “al şu pası gol at” diye sorulan soruya bu liselilerin söylediği gibi yanıt verdi: “Siz dolarla mı maaş alıyorsunuz, dolar borcunuz var mı”!
Demek öyle özel eğitimlerle, “lala” tutmalarla olmuyor bu işler. Galiba işin bir parça genetik yönü de olsa gerek!
Bakan devam ediyor: “Eski model yüksek faiz, değerli kur, ve ithalata bağlı. Böyle bir ekonomi sürdürülebilir değil. Türkiye rekabetçi kurla ithalata değil ihracata yönelik bir dönüşüm var.”
Bir de “1 lira 1 dolar” tekerlemesi ile şakalar yaparak söylüyor bunu. Neymiş, eskiden TL değerliymiş, ithalat ekonomisiymiş, şimdi TL ucuzluyor, gözümüz aydın, müjdeler olsun, ihracat ekonomisi oluyoruz! Ne eksik, ne fazla, tastamam söylediği (daha doğrusu o anlaşılmaz Türkçesiyle söylemeye çalıştığı) budur.
Ha bu arada, Türkiye'de iğneden ipliğe üretilen her şey, bir şekilde ithalata bağımlıdır. Öyle “yerel paranın ucuzlaması ihracatta rekabetçi yapar” türünden burjuva iktisat lapaları yaramaz işe. (Gerçi bu yavan lapa koca bir yalandan ibarettir ya, o da ayrı mesele.)
Bakmayın siz Damat’ın gülücükler, espriler eşliğinde hiçbir anlama gelmeyen cümleler kurup durduğuna. Döviz cenderesi yüzünden ecel terleri döküyor ekonomi yönetimi. Saray, faiz artırmamakta inat edince sağdan soldan dolanarak dövizi frenlemeye çalışıyorlar. En son bankalarda döviz nakit çekimine ücret koydular mesela! Böylece döviz alım satımı, döviz hareketliliği kısıtlanacak. (Sadece son bir haftada bankalardaki döviz mevduat hesabı 6,6 milyar dolar, kıymetli maden hesapları da 4,4 milyar dolar arttı.) Bu tür (en hafif deyimiyle) naif adımlarla TL’den kaçışın durdurulacağını sanıyorlar.
Fena halde sıkışmışlık var. Bakan, konuşmasının bir yerinde “faizler önemli” deyip geçti. Dokunmaya korktukları alan orası. Faiz artırımı belki döviz artışını frenler, hatta aşağı da çekebilir bir parça; ama kredi pahalanacak, ekonomide hızla frene basılmış olacak, satışlar bıçak gibi kesilecek... bindikleri dalı kesmek istemiyorlar. Öte yandan döviz böyle devam ederse borç ödemeleri, ithalat üzerinden üretime binen ek maliyetler, enflasyon üzerinde artan baskı... Ne ileri, ne geri.
Ama üzerinde yükseldikleri iktisadi zemin kendini dayatıyor. Adım adım faiz artırımına doğru sürükleniyor hükümet. Bundan kurtuluşları yok. Durum şöyle.
Resmen faiz artıramıyor Merkez Bankası, ama dolaylı yoldan “faiz yükseltme” yoluna gidiyor. Merkez Bankası, “piyasa yapıcı” bankaları 8.25’lik faizin altında, 7.25’ten fonluyordu. Faiz artırma kararı vermek yerine bu düşük fonlamayı sonlandırdığını ilan etti. Yani dolaylı yoldan faizin %8.25’e yükselmesini sağladı. Derhal bu “piyasa yapıcı” bankalarda kredi ve mevduat faizleri yükseldi. Dün dövizin yükselişini durdurup bir miktar aşağı çeken hamle buydu.
Normalde faiz artırmanın bile işe yarayacağının şüpheli olduğu bir ortamda Merkez Bankası’nın arkadan dolanma hareketi artışı durdurdu, bir miktar aşağı çekti. Sonra... kur yine freni boşalan kamyon misali hız kazanmaya başladı.
Demek ki 8.25 yetmiyor. Sırada ne var? Bir sonraki durak 9.75’lik gecelik faiz. O da kesmezse 11.25’lik geç likidite penceresine gelecek Merkez Bankası. Step by step!
Damat “rekabetçi kur” diye zırvalıyor ama, arka kapıdan TL’yi değerlendirmek için denemedik numara bırakmıyor! Bu adımların yetmeyeceği aşikar. Saray’ın esip gürlemesiyle, emirle fermanla yürümüyor işler. Resmi faiz artırımı bile etkisiz kalabilir. Kritik seviyeye ulaşmış dış borçlar ve eksiye düşmüş rezerv durumuyla Türkiye çöküş yaşıyor. 2001’i unutmayın!
TL’deki bu erimenin kuşkusuz çok geniş bir etki alanı oluyor, olacak. Eriyen ücretler, küçük üretici ve esnaf için artan girdi maliyetleri, enflasyondaki artış eğilimi, ödenemeyen borç zinciri...
Damat’ın anlayacağı şekilde söyleyelim: Dolarla maaş (ne yazık ki) almayan milyonlarca insanın ekonomik alım gücü gün gün, saat saat eriyor sizin “rekabetçi kurunuz” sayesinde! Merak buyurmayın, bunun size geri dönüşü çok güçlü bir şekilde olacak, sayın bakan!
Resmi verilere göre Nisan-Temmuz döneminde 2 milyon işçi ücretsiz izne çıkarıldı, 1168 TL ile yaşamaya mahkum edildi. Yalnızca son birkaç haftada bu para ne kadar eridi, bir düşünün!
Daha önce de söyledik. Yinelemekte fayda var. Dünya kapitalist sistemi, pandemiden ayrı olarak, büyük bir krizde. Türkiye tekelci kapitalizmi bu genel krizin içinde gittikçe derinleşen bir iktisadi çöküş yaşıyor. Siyasal kriz uzun yıllardır devam ediyor. Tekelci sermaye süreci Saray’ın çapsız yönetici ekibiyle karşılıyor. Kusursuz fırtına yaklaşıyor.