Tek bir eylem yeter bazen yüzlerdeki maskeyi düşürmeye. Tüm ikiyüzlü yalanlar bir anda çıkar ortaya. Tıpkı Filistin halkına destek için Taksim’de devrimci gençlerin birleşik eyleminin dinci faşizmin “mazlum Filistin halkını desteklemesi” yalanını ifşa etmesinde olduğu gibi.
Dinci çevreler, bizzat dinci faşist iktidarın teşvik ve yönlendirmesiyle “sokağa çıkma kısıtlaması” günlerinde siyonist İsrail’in saldırılarını protesto eylemleri yaptılar. Birleşik devrim güçleri sahaya daha geç çıktılar. Ama yapılan eylemler, Filistin davasının gerçek enternasyonalist destekçilerinin kim olduğunu ortaya koyuyordu.
Değişik kentlerde art arda eylemlere devam etti birleşik güçler. İlk başlarda eylemlere saldırmayı göze alamadı dinci faşizm. Fakat eylemlerin süreklilik kazanması, davanın gerçek sahiplerini öne çıkarmaya başlayınca daha fazla dayanamadı. Yüzündeki sahte maskeyi attı bir kenara. Taksim’deki eyleme saldırdı.
Dışişleri Bakanı’nın ağzından “ümmet avcılığına” çıkan dinci faşist iktidar, ne toplumdan beklediği desteği gördü, ne Filistin halkı bu sahtekarlığa kandı. Kudüs’te eylemlerde “biz buradayız, sen neredesin Erdoğan” diye protesto ediyordu Filistinliler.
Dinci faşist iktidar sahne önünde İsrail’e verip veriştirirken, üstelik bunu da basbayağı bir anti-semitizmle yoğrulmuş bir söylemle yaparken, perde gerisinde ihracatta ikinci sırayı alıyordu İsrail. Askeri ve ekonomik ilişkiler hız kesmeden ilerliyordu. Haliyle bir küçük adım bu sahtekarlığı ortaya çıkarmak için yetti.
Sadece Filistin konusundaki ikiyüzlülüğü açığa çıkarma potansiyeli değildi faşizmi saldırıya geçiren. Aynı zamanda eylem ısrarının aralıksız devam etmesi, pratik olarak devrimci bir çekim merkezinin öne çıkmaya başlamasıydı.
Kuşkusuz sözün bir ağırlığı, önemi vardır. Siyasette savunulan fikirlerin çekiciliği (veya iticiliği), siyasal programların toparlayıcılığı tartışılmaz. Ama geniş emekçi yığınları peşinden sürüklemek söz konusuz olduğunda, aslolan, sözüyle ve programıyla uyumlu pratiklerdir. Özü sözü bir olmak, emekçilerin kitlesel güven duygusunun kazanılmasında temel özelliktir. Eylemdir belirleyici olan. Söylediğini yerine getirme istek ve iradesidir.
Birleşik Mücadele Güçleri ve Birleşik Gençlik Meclisleri bir süredir irili ufaklı eylemliliklerle tam da bunu yapıyor. Adım adım bir etki alanı yaratıyor, eylemlerle bu alanı genişletiyor. Süreklilik önemli. Çok önemli.
Toplumun çok geniş kesimleri tam bir çöküş yaşıyor. Bu, burjuva toplumun, tüm kurumlarıyla birlikte çöküşüdür. Katlanılmaz bir yokluk, artan vergiler, zamlar, bunlarla birlikte yoğunlaşan baskılar... Ortam hiç olmadığı kadar müsait emekçiler arasında sözümüzün ve eylemlerimizin karşılık bulmasına. Dinci faşizmin devrim güçlerinin ısrarlı eylemlerinden korkması ve engellemeye çalışması bundan.
Artık pratikte iyice anlaşılmış bulunuyor ki, Birleşik Mücadele Güçleri, devrim dalgasının yükseliş eğilimiyle uyumlu bir ortamda oluştu. Bu devrimci gelişmenin ihtiyaç duyduğu odak olma hedefini temel aldığı oranda güçlendi. Büyük oranda “takvimsel eylemler” sürecinde gösterdiği kararlılık ve ısrar ile belirli bir konum elde etti. Bu başarıyı görmek ve teslim etmek gerek. Fakat bu yetmez.
İki temel noktaya işaret etmemiz gerekiyor. Birincisi, tüm pratik faaliyetin oturacağı temel olarak devrimci bir programdır. İkincisi ise, faaliyeti “takvimsel etkinliklerden” çıkarıp, süreklilik kazanan güncel devrimci faaliyete büyütebilmektir. İşçi sınıfının, emekçi yığınların arasına girebildiğimiz, esnafın, yoksul, emekçi köylünün yanına bildirilerle, onlara gerçek ve tam kurtuluşu gösteren slogan ve bildirilerle gittiğimiz; onların sorunlarına dönük yoğun devrimci faaliyet geliştirebildiğimiz oranda gerçek devrimci bir odak olarak öne çıkacağımız açıktır.
Filistin’le dayanışma eylemleri, pratik bir gelişmeye hızla yanıt verebilmeyi öğrenmek açısından bir örnek teşkil ediyor. Belirli bir gecikmeyle de olsa ortaya konan pratik ve bunun ısrarla sürdürülmesi, başlı başına övgüye değer. Ancak unutmamak gerekir: Üç çiçekle bahar gelmez. Bunu her alana yaymak, sürekli hale getirmek, ezilen sömürülen tüm kitlelere yaymak gerek. Süreklilik kazanmış ısrarlı çalışmaların muazzam bir etki yaratacağı dönemlerden geçiyoruz.
Birleşik Mücadele Güçleri, tek ve kesin kurtuluş yolu olarak devrim ve iktidar temelinde yürüdükçe, birleşik devrimin tüm güçlerini kendi etrafında toplayan bir merkez, bir odak olmayı başaracaktır.
Tarihsel rol, devrime öncülük kan ve ter içinde kazanılır. Birleşik Mücadele Güçlerinin omuzlarında işte bu tarihsel görev ve sorumluluk duruyor.