Dinci faşist iktidar vites yükseltiyor. Tehdit ve zindan baskısını artık kendinden olmayan herkese karşı kullanıyor. Kopup gelmekte olan çığı görüyor. Korkuyla, baskıyla, tehditle önünü alma telaşında.
En tepedekinden başlamak üzere dinci faşizm, saldırganlıkta sınır tanımayacağını dünya aleme ilan ediyor. Hem de sadece sözle değil, en vahşi eylemlerle...
HDP binalarına yapılan katliam saldırıları malum. Devlet, saldırganları tutuklamıyor bile. Bizzat dinci faşizmin planladığı belli bu saldırıların failleri ellerini kollarını sallayarak bırakılıyor. Yetmiyor, her tür aykırı ses, alenen tehdit ediliyor. Hem de iktidarın en tepe noktalarından!
“Sokak röportajlarına müdahale timleri” serseri mayın gibi dolaşıyor ortalıkta. Dinci faşist iktidar aleyhine konuşanları türlü çeşit yöntemlerle susturmak için hazır ve nazırlar. Yetmedikleri yerde polis ve savcılık giriyor devreye.
Sayısız örnek vermek mümkün. Bütün bu faşist saldırganlık ve saldırganlığın dinci faşist iktidar tarafından açıkça sahiplenilmesi bize bir şeyi son derece net anlatıyor: Dinci faşist iktidar ve faşist devletin işçi sınıfına, emekçi kitlelere, devrimci demokratik güçlere saldırıları şiddetlenerek artacak.
Hazır olay bulamazlarsa “arşivden” olay çıkartıyorlar. Yeter ki faşist çeteleri bir şekilde eyleme sürebilsinler... yeter ki karşı cenahta bir korku, bir sinme emaresi görebilsinler!
Şimdi bir de “dil kopartma” meselesi çıktı! Türlü çeşit dernekler eşliğinde tosuncuklar salındı sahaya önce. Suç duyuruları, basın açıklamaları, aleni tehditler... Yetmedi, bizzat RTE çıktı mihraba ve “O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir” dedi. Üstelik de yıllar öncesine ait bir şarkı sözleri için! İdrak kapasitesinin bu denli yavaş olması şaşılası doğrusu!
Sorun ne şarkı sözü, ne tekil bir sanatçı. Sorun, işlerin dinci faşist iktidar için sarpa sarması. Emekçi milyonlarda biriken korkunç öfke. Patlamak üzere olan ayaklanmanın yarattığı basınç. RTE ve ekibi, “önleyici hamle” derdinde. Bir yandan kendi kitle tabanını konumlandırmaya çalışıyor, diğer yandan gittikçe genişleyen ayaklanma güçlerine tehdit ve baskı ile korku salmaya kalkıyor. Böylece kararsız unsurların ayaklanma saflarına geçmesini engellemek derdinde.
Bu vakadan önce RTE, “sokağa çıkanları önümüze katarız” çığlıklarıyla tehdit ediyordu. Üstelik burjuva muhalefette herhangi bir sokak çağrısı yokken, onların adını anarak yapıyordu bu tehdidi. Amaç açıktı. Yüzünü daima sokağa dönen emekçilere, yoksullara, Kürt halkına, kadınlara ve gençlere idi bu tehdit. Şimdi benzer adımları en az beş yıldır piyasada olan bir şarkının sözleri için yapıyor. Çemberi daha da genişletti. Sanatçı ve aydınları da tehdit kapsamına alıyor.
Dinci faşist iktidar korku havası yaratmaya çalışıyor. Çünkü bizzat kendisi ve tekelci sermaye sınıfı büyük bir korku içinde. “Ayaklar baş olur” korkusu öylesine büyük ki, gözlerine uyku girmiyor. Başta işçi sınıfı ve Kürt halkı olmak üzere birleşik devrimin toplumsal güçlerinin büyük bir ayaklanmasından korkuyorlar. Sorunun özü budur.
Ama korkunun ecele faydası yok. Bakın yoksul kitleler, Kürt halkı, işçi sınıfı şimdiden her fırsatta korkusuzluğunu ortaya koymuyor mu? Her fırsatta meydan okumuyor mu ezilenler? Hemen bütün sokak röportajlarında “isterlerse içeri alsınlar korkmuyorum” cümlesini duymuyor muyuz?
Hiçbir baskı ve tehdit, tarih boyunca kopup gelmekte olan halk ayaklanmalarına engel olamamıştır. Kan dökebilirler, vahşi linç ayinleri düzenleyebilirler. Emekçi halkın evlatlarını zindanlara doldurabilirler. Peki ama bu vahşet, bu kopkoyu baskı, bu kan dökücülük engelleyebilir mi “gelmekte olanı”? Durdursaydı nice nice kanlı diktatörlükler tarihin çöp tenekesini boylar mıydı hiç!
Dinci faşizmin tehdit ve baskıları da kar etmeyecek. Halklar bir kez ayağa kalktığında sermaye sınıfının ve onun politik temsilcilerinin dizlerinin bağı çözülür. Bilirler yüzlerce yıllık deneyimlerinden. Hiçbir halk razı gelmez vahşi bir yokluk içinde yok olup gitmeye. İsyana durur, ayağa kalkar.
Hiçbir baskı aygıtı durduramadı bugüne kadar kopup gelmekte olan büyük halk isyanlarını, ayaklanmalarını. Kendi yaşamları için dövüşüyor milyonlar. Dinci faşizmin çabaları boşuna. “Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini”!
Cesaret bulaşıcıdır! Çoktan her tarafa bulaşmaya başladı. İşte dün bu dinci faşist iktidara destek veren bir sanatçı bugün onlara meydan okuyor. “Beni öldüremezsiniz” diyor; “dur bakalım” diyor. Faşizmin en önemli silahlarından biri artık etkisizleşiyor. Dinci faşist iktidarın ve faşist devletin korku silahı etkisizleşirken, birleşik devrimin toplumsal ordusu, en güçlü, en etkili silahı, cesaret silahını eline alıyor.
Hele bir dur(un) bakalım!