Güçsüzler. Göründüklerinden çok daha güçsüzler! Anlı şanlı emperyalist ülkeleri kastediyoruz. Dünyanın efendilerini!..
Astığı astık, kestiği kestik ABD ve suç ortakları, söz geçiremez olmanın şaşkınlığıyla sağa sola tehditler savurup duruyorlar. ABD büyükelçiliği Pakistan’ı doğrudan tehdit ediyor; Beyaz Saray sözcüsü Hindistan’a ulu orta gözdağı veriyor. AB ve ABD, Çin’e “görürsün gününü” diye yumruk sallayıp duruyor. Her tür diplomatik nezaket bir kenara atılmış durumda. Dengesizliğin hezeyanları sürüp gidiyor.
Evet, şaşkınlar! Daha düne kadar bir sözünü ikiletmeyen ülkeler, muteber uslu rejimler ayak sürüyorlar. Kimileri doğrudan karşı çıkıyor, kimileri duymaza yatıyor.
Oysa tam da böylesi anlarda sözünün dinlenmesine ihtiyacı var emperyalist merkezlerin. Ama dinlenmiyor! Çevresindekilerin uzaklaşma eğilimi arttıkça, onları yörüngede tutabilmek için merkezkaç kuvvetin artması lazım. Daha fazla güce, daha çok baskı aracına ihtiyacı var. Bırakın daha fazlasını, eski gücü bile yok elinde!
Ukrayna savaşı nasıl altüst etti tüm dengeleri!
Savaş başladığında, emperyalist propaganda makinesinin o devasa gücü muazzam bir baskı ortamı yarattı. Yüz milyonlarca insanın bu yoğun propaganda karşısında hiçbir şansı yoktu. Nice aydınlar, sanatçılar bir bir kapıldı akıntıya. Doğrudan emperyalist saldırganlığın düşünsel-kültürel cephaneliğine eklemlendiler. Bırakın onları, nice sosyalist örgüt ve parti bu sele karşı direnemedi.
Medya tekellerinin, en başta da dijital platformların (sosyal medya) bu korkunç saldırısı, insanların büyük bir kısmının beynini dumura uğrattı. Bu bir “şok terapisi” idi! Ama zaman geçtikçe işin rengi değişmeye başladı. Yaşamın katı gerçekleri propagandaya galebe çaldı.
Suriye’de İngiltere’nin çocukları “Beyaz Baretliler”in hazırladıkları sahte katliam haberleri, sahte kimyasal saldırı görüntüleri... bilindik işlerdi. Ukrayna’da bunu en üst düzeyde gördük. Tüm emperyalist “kamuoyu makineleri” bu tür fabrikasyon görüntüleri servis etti dünyaya. Ama tutmadı bir türlü. Onca ırkçı histeriye, Rusofobiye, dört koldan propagandaya rağmen, bu görüntüler üzerinden bir “dünya kamuoyu” yaratamadılar.
Emperyalist propaganda, güçlü bir silahtır. Ama aynı zamanda kendi kendini zehirleme gibi kötü bir yönü de vardır. Bu yoğun propaganda ortamında, bizzat bunun yürütücüleri iflah olmaz bir kibir hastalığına sürükleniyor.
Nasıl da inandılar kendi propagandalarına! Rusya ekonomisi enkaza dönmüştü bir anda. Ruble gerçekten pul haline gelmişti. Rusya dünyadan soyutlanmış, yalıtılmıştı. Dünya onlarla birlikteydi...
Derken bir baktılar, “dünya” dedikleri bir avuç. Tehditle, şantajla saflarında tuttuklarını da ekleseniz, yine de karşı taraftan daha az sayıları. Üstelik “Ruble ruble oldu” diye dalga geçerken, kendi “rezerv para” saltanatları yıkılmaya başladı. Ruble ise başlangıçtaki yerinde duruyor sapasağlam!
Yaratılan sahte gerçeklik, hakikatin yerine geçirilmeye kalktığında, yaşamın katı gerçekleri göz ardı edilirse, hüsrana uğramak kaçınılmaz bir yazgıdır.
Başarısızlık aşikar. Ayan beyan ortada. Artık devlet başkanları düzeyinde itiraf ediyorlar başarısızlıklarını.
“Azı karar, çoğu zarar” derler. Propagandanın da çoğu zarar. Gösterilmek istenenle gerçeklik arasındaki uçurum büyüdükçe, bütün inandırıcılık bir çırpıda uçup gidiyor. Artık doğru söylese bile kimse inanmıyor. Şüphe, bu “örgütlü yalanlar dünyası”nda akıl sağlığını korumanın tek gerçek yolu haline geliyor.
Şimdi artık ABD ve suç ortaklarının bas bas bağıran seslerine şüpheyle yaklaşmak, inanmamak genel eğilim haline geliyor. Çünkü uzun süredir eriyip duruyor güçleri. Takatten düşüyor(lar) uzunca bir süredir.
Bu savaş dünya halklarının gözlerindeki perdeyi çekip indiriyor. Kral çıplak! Ve şimdi bütün dünya görüyor onun çıplak olduğunu. Savaşın en önemli sonuçlarından biri budur. Emperyalist devletlerin nasıl bir çürüme ve çöküş içinde olduğu çıplak gözle görünür hale gelmekte.
Kimileri yaşanan süreci “güç odağının değişmesi” şablonuna sığdırmaya çalışıyor. Sanıyorlar ki birileri inerken birileri yükselecek ve boşluğu dolduracak. Bir kapalı devre gibi, aynı çevrimler devam edip duracak. Geçmişte iki defa olduğu gibi yine bir paylaşım savaşı olacak, sistemin hegemon gücü değişecek ama sistem yoluna devam edecek!
Hayır! Çökmekte olan şey “tek kutuplu dünya” değildir. Çökmekte olan şey, bizzat bu “dünyanın” kendisidir! Kapitalist dünya çöküyor. Emperyalist-kapitalist sistemin kendisi çöküyor. Çöküş başlamıştı, sürüyordu. Ukrayna savaşı buna muazzam bir ivme kazandırdı. Sistemin tüm emniyet supaplarını etkisiz hale getirdi.
Çoktandır başlamış olan isyan ve ayaklanmalar dalgasının alabildiğine yükseleceği bir dönemin kapıları açıldı. Hem de ardına kadar! Şimdi artık emekçi yığınların tüm dünyada bu kapıdan akın akın geçtiğine tanık olacağız.
Güçsüzler, çöküyorlar!
Her çöküş, yeni bir yükselişin muştucusudur.
Bu çöküşün enkazı üzerinde proletaryanın kızıl bayrağı tüm görkemiyle yükselecek, sosyalizm galip gelecektir.