“Rüya ülkedir Amerika” diye anlatılıyordu halklara. Emperyalist-kapitalist sistemin amiral gemisi, öncü ülkesi ve jandarması.
O olmadan emperyalist-kapitalist sistemin düşünülemeyeceği devlet.
Göz kamaştırıcı gökdelenleri, ışıltılı “ofis”leriyle “Rüya ülke” Amerika!
Gerçi bu göz kamaştırıcı gökdelenlere ev sahipliği yapan New York’un, örneğin, Harlem’inde sokaklar, caddeler evsizlerle, yoksullarla, uyuşturucu kullananlar ve satanlarla doluydu; ama ne gam. Zindanları tıka basa doluydu; ama kimin umurundaydı.
Sadece bağımlı ülkelerin değil, emperyalist ülkelerin burjuvaları ve belki de en çok da orta sınıflarının hayallerini süslüyordu Amerika’da yaşamak.
Herkesin rüyası, herkesin hülyası kendine... Her sınıfın da...
Yukarı sınıfların, büyük ve önemli ölçüde orta burjuvaların, rüya ve hülyaları yukarıdaki gibi... Bitmesini hiç istemedikleri bir rüya.
Aşağı sınıfların, işçi, yoksul, emekçi, işsiz kitlelerin de rüya ve hülyaları var. Ama bu “proleter vandallar”ın rüya ve hülyaları yukarıdakilerin rüya ve hülyalarından bambaşka.. Tersi demek daha doğru.
Hülyalarında, Amerika’daki muazzam üretici güçlerin, zenginliğin, servetin toplumun elinde olması var. Rüyalarında, geceleri aç yatılmayan günler var. Sınıfların ve sınırların olmadığı, insanın özgür geliştiği bir toplum onların rüyalarını süsler.
George Floyd’un ırkçı bir polisin dizi altında çıkan çığlığı bütün Amerika’yı, bütün dünyayı uyandırdı. Yukarı sınıfların rüyası, “Amerikan Rüyası” bitti. Aşağı sınıfların hülyası gerçek olmaya başladı.
“Power, Power, Power; Power To The People” diye haykırıyordu yüz binler; hem de Amerikanın kalbinde, Manhattan’da. Bütün emperyalistlerin kalbinin kalbinde. “İktidar Halka” diyordu yüzbinler.
Daha fazlası var. “This is an uprising against racism”; bu ırkçılığa karşı bir ayaklanma, diyordu kadını, erkeği; genci yaşlısı.
Onların dilindeki “ırkçılık” sistemin ta kendisidir. Çünkü, Amerikan emperyalizmi boydan boya gericilik, boydan boya ırkçılıktır. Çünkü gericilik, ırkçılık Amerikan emperyalizminin ve bütün emperyalistlerin genlerinde vardır; ayıramazsınız. Ayırmaya kalktığınızda yok etmek zorundasınız.
Bu “yok etme işlemi” başlamıştır. Amerikan işçi sınıfı, her renkten, her ulusal topluluktan emekçiler, yoksullar, “yeryüzünün lanetlileri” bu işleme başladılar.
Halk ayaklanmasıdır bu. Buna “direniş” diyecek ahmaklar mutlaka çıkacaktır. Oysa “direniş” yani savunma pozisyonuna giren Amerikan burjuvazisinin kendisidir. Emekçi sınıflar, ayaklanarak saldırıya geçtiler. İktidarı istiyorlar; ayaklanmış, “Power to People” diyen bir halka nasıl “direniyor” denebilir! Uzlaşmacıların, sosyal reformistlerin hayal bir edemeyecekleri bir şey. Amerika’da bir halk iktidarı: Havsalaları almaz.
Şimdi olmayabilir ve muhtemelen de, şimdi olmayacaktır. Ama mutlaka olacak. Hem de öyle, çıkmaz ayın son çarşambasında, bilinmez bir gelecekte filan da değil. İnsanlık, önüne çözeceği, çözüme bağlayacağı sorunları koyar. Amerikan emekçi sınıfları iktidar sorununu önlerine koydular; çözülecektir. Bugün olmazsa da yarın... Toplumda tarihin akışıyla uyumlu bir düşünce ortaya çıkmışsa onun maddi bir güce, maddi bir gerçekliğe dönüşmesi kaçınılmaz.
Engels, “Her türlü devrimci kargaşalığın arkasında, günü geçmiş kurumların karşılanmasını engelledikleri bir gereksinmenin bulunduğunu şimdi -Engels’in affına sığınarak ekleyelim, uzlaşmacılar, sosyal reformistler dışında- herkes biliyor. Bu gereksinmenin kendisini, henüz hemen bir başarı sağlayacak kadar derin, o kadar genel bir biçimde duyurmaması olanaklı; ama bu gereksinmeyi her zorla bastırma girişimi onu, engellerini parçalayıncaya kadar, daha da belirgin bir duruma getirmekten başka bir sonuç vermeyecektir. Eğer yenilmişsek, yapmamız gereken tek şey, baştan başlamaktır” demişti.
Amerikan Halk Ayaklanmasının arkasında, ırkçı, gerici, kan dökücü sermaye devletinin karşılanmasını engellediği, tüm ulus ve ulusal topluluktan halkların, emekçilerin tam kurtuluş özlemleri var. Bu özlemlerin zorla bastırılma girişimi emperyalist devletin parçalanmasıyla son bulacak. Halk ayaklanması, şimdiye kadarki girişimlerin en ileri noktası oldu; arkası gelecek.
“Amerikan rüyası” bitti; dünya proletaryasının gerçek olacak “rüyası” başlıyor.