ABD hegemonyası bitiyor ve onunla birlikte emperyalist kapitalist sistem çöküyor. ABD’nin gerilediği, hegemon bir devlet olmaktan hızla çıkmaya başladığı artık genel kabul görüyor.
Bu bir olgudur ve olgu tüm çizgileriyle ortaya çıktıktan sonra görüp kabul etmek, kişinin ileri, derin ve bilimsel olduğuna dair kanıt oluşturmaz artık. Mesele, bu çöküş henüz kendini tüm çizgileriyle ortaya koymadan, henüz nüve halindeyken bilimsel bir bakışla tespit edip ortaya koymaktı.
Tevazuya gerek yok, fazlası zararlı hatta. Emperyalist-kapitalist sistemin düşünürleri, muhafızları, tarihçileri, bilginleri, ekonomistleri, devlet adamları “tarihin sonu”nu ilan ederlerken Leninistler emperyalist-kapitalist sistemin çöküş sürecine girdiğini, ilan etmişlerdi.
Yazdık, söyledik, ne kadar tekrarlasak azdır: “11 Eylül 2001 İkiz Kuleler olayı” ABD’nin bu çöküşü durdurmak için tezgahladığı bir provokasyondu. Ama tarihin akışı provokasyonlarla durudurulamazdı.
Duruduramadılar.
Artık şu tür yazı ve haberlere sık sık rastlar olduk:
“UNESCO’dan ayrılan, Dünya Ticaret Örgütü ve NATO’dan ayrılmakla tehdit eden ABD son olarak DSÖ’den de ayrılmaya karar verdi. ABD, gerileyen hegemonyasıyla birlikte İkinci Dünya Savaşı sonrası bizzat tesis ettiği uluslararası kurumları hedef almaya başladı”
Bunlar bir şey değil; asıl çöküş ABD’nin askeri olarak Afganistan’dan Irak, Libya ve hatta Suriye’den çekilmiş ya da çekilecek olması.
ABD, hegemonyasının çöktüğünü bizzat kendisi, bilerek ya da bilmeyerek ilan etmiş durumda. İşgal için gittiği Afganistan’da çözüm için Rusya’nın yardımına ihtiyaç duyan; Çin’le başedebilmek için, sanki NATO yokmuş gibi, emperyalist-kapitalist ülkelerden yeni bir koalisyon kurmalarını isteyen o eski şaşaalı ABD’nin hegemon gücünden artık kim ve nasıl söz edebilir?
ABD’nin çöküşü neden önemli? Tek cümleyle söylersek, ABD emperyalist-kapitalist sistemin yaklaşık 2.Dünya emperyalist paylaşım savaşından beri hegemon, yani baskın ve öncü, otoriter ve lider gücü olduğu için.
Kapitalist sistem içinde, neredeyse 17. yüzyıldan beri her dönemin gelişmiş kapitalist devletleri arasında hegemonya savaşı sürmüştür. Önce Hollanda ve Fransa, bir yüzyıl sonra Fransa ile Britanya arasında hegemonya mücadelesi sürmüştür. Kapitalizmin eşitsiz gelişim yasası, geride olan kapitalist ülkelerden birini öne çıkardığında o kapitalist ülke dünya pazarının, sömürgelerinin, topraklarının paylaşımını gündeme getirmiştir. Paylaşma yeniden yapılmalıydı.
ABD’den önce emperyalist-kapitalist sisyemin hegemonyası İngiltere’nin elindeydi. Bu hegemonya, İngiltere’nin önce eski rakibi olan Hollanda’yı ezmesine; arkasından yüzyıllık mücadele ve savaşlardan sonra Fransa’yı kesin biçimde yenmiş olmasına dayanıyordu.
Peki kapitalist dünyada, pay nasıl tespit edilir? Ölçüt nedir?
Ölçüt ekonomik, mali, sınai, ticari ve askeri güçtür. Kapitalist yarışta bütün bu yönlerden geriden gelip 1871’den itibaren öne çıkmaya başlayan Almanya, iki defa “yeniden paylaşım” talebinde bulundu. Bu talep, iki dünya savaşı, milyonlarca insanın ölümü anlamına gelecekti.
Almanya, her iki dünya paylaşım savaşından mağlup ve perişan halde ayrıldı, en büyük, lider, öncü hegemon emperyalist güç konumuna yükselemedi. Fakat bu arada, daha birinci dünya paylaşım savaşı sırasında, hatta savaştan önce, arkadan gelen yeni bir emperyalist devlet, İngiltere’nin hegemonya tahtını tehdit etmeye başlamıştı bile. Bu, ABD idi.
O zamanalar, Lenin’in aktardığı ABD’li multimilyonerlerinin bir sözcüsünün sözleri ABD’nin bu gelişini haber veriyordu. Lenin’den aktarıyoruz:
“Kapitalist bir dünyada, bankalar dünyasında bu [pay -bn] nasıl saptanır? Burada kuvvet banka sayısıyla saptanır; burada kuvvet, Amerikan multimilyonerlerinin bir sözcüsünün [sözcüden kasıt bir gazete -bn] tipik bir Amerikalı açıksözlülüğü ve sinikliği ile anlattığı biçimde saptanır: ‘Avrupa’da savaş, dünya egemenliği için verilmektedir. Dünyaya egemen olmak için iki şey gereklidir: Dolar ve banka. Bizde dolar çok; banka da kuracağız ve dünyaya egemen olacağız.”
Gelişmeler Amerikan gazetesinin dediği gibi seyretti. İngiltere’nin kapitalist dünya üzerindeki hegemonyası birinci paylaşım savaşından itibaren çöküş belirtileri vermeye başladı. Çöküşün tüm belirtileriyle ortaya çıkması ve emperyalist-kapitalist sistemin liderlik bayrağını ABD’ye devretmesi süreci uzun yıllar aldı. Tıpkı günümüzde ABD’nin 90’lı yıllarda başlayan gerileme ve çöküş sürecinin tüm belirtilerinin ortaya çıkmasının üç on yıl alması gibi.