ABD’nin Kürdistan Devrimini tasfiye planı yeni değil. Abdullah Öcalan’ı, İsrail’le birlikte tutsak düşürüp Türkiye’ye teslim etmeleri bu planın önemli bir ayağıydı. (Bu arada geçerken söylemiş olalım, hem Abdullah Öcalan’a bağlılığı dilden düşürmeyip hem de onu tutsak düşüren ABD’ye selam göndermek nasıl bir politika anlamış değiliz).
ABD’nin Türkiye ile birlikte Kürdistan devrimini tasfiyeye yönelik son planının bir kolu, Türkiye’nin KDP ve Peşmergeyi öne sürerek G.Kürdistan’da başlattığı saldırıyla devreye girdi.
“Öncesini bir yana bırakırsak, 2020 yılı planlı ortak saldırısının ilk baharda Zînî Wertê olayıyla başladığını belirtebiliriz. Söz konusu ortak saldırı Haziran ortasında TC’nin Haftanin’i işgal saldırısı ile devam etmiş, Ağustos ayında tüm Bradost bölgesine yani Xinêre, Goşine ve Helgurt alanlarına yayılmış, 9 Ekim tarihinden itibarense Şengal’i işgal saldırısı biçiminde somutlaşmıştır.”
Planın bir diğer kolu ise, sözünü ettiğimiz James Jeffrey adlı sülük tarafından Rojava’da devreye sokuluyor. “Kürt Ulusal Birliğini sağlamaya çalışıyoruz” bahanesiyle, Afrin ve başka yerlerin işgalinde Türkiye ile işbirliği yapmış ENKS’yi Rojava yönetimine ortak etmeye çalışmakla işe başladılar. Kürt halkına karşı işledikleri suçlardan dolayı Rojava’ya ayak basamayan bu çete, ABD’nin Özerk Yönetim üzerine yaptığı baskı sonucu Rojava topraklarına ayak basabildiler. Ama amaç daha fazlasıydı, yönetime ortak olmaktı.
ABD’nin -ve esasında Türkiye’nin de- bir Truva atı olarak olarak Rojava’da Özerk Yönetime ortak etmeye çalıştığı ENKS’nin oldukça özet bir sicili, onun kimliği hakkında okuru bilgilendirmek açısından yararlı olacak. ENKS şudur:
“Suriye savaşının başından beri ENKS, faşist İhvancı koalisyonun yanında yer aldı. Bu koalisyonun başını ise Kürtleri parçalamak isteyen ve Kürtlerin hakkını inkar eden Erdoğan çekiyordu. ENKS’nin içinde bulunduğu grupta, Halep ve diğer yerlerde YPG’ye saldıran İslami gruplar ve El Nusralılar gibi çete grupları da bulunuyordu. Efrîn, Türk devleti tarafından işgal edildiğinde ENKS’li onlarca kişinin MİT’e ve Türk ordusuna, YPG’ye ilişkin istihbari bilgi ve koordinatlar verdiği ortaya çıkmıştı. Efrîn’in işgalinin ardından ENKS’li birçok kişi, kentte kurulan sözde yerel meclislerde yerini aldı.”
ENKS budur ve fazlasıdır. ABD ve perde arkasından Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne ortak etmeye çalıştığı ENKS işte böyle bir şeydir. ABD, bu sadık uşaklarını, genel olarak Kürdistan devrimini, özel olarak Rojava devrimini tasfiye etmek, burjuva gerici bir çizgiye çekmek için, Özerk Yönetimi bu çeteyle “gücü paylaşmaya” zorluyor. Bunu da açıkça ifade ediyor:
“Pratik amaçlar için bu ittifaktaki Arap ve Kürt unsurları, oradaki operasyonlarımızı istikrara kavuşturmak ve kolaylaştırmak amacıyla birlikte çalışmaya, gücü paylaşmaya ve aralarındaki farklılıkları çözmeye çalışmaya teşvik ediyoruz.”
ABD ile sıkı bir ilişki içinde olduğunu gördüğümüz Rojava Özerk Yönetimi, ABD’nin planlarının farkında mı ve ABD’nin dayatmalarına nasıl bir yanıt verir bilemiyoruz. Ancak, UKH’nin bu planların farkında olduğunu görebiliyoruz:
“Çok iyi biliniyor ki, KDP’nin tüm bu askeri hareketliliği ABD Yönetiminin 6 Kasım 2018 tarihinde verdiği PKK’ye karşı uluslararası komployu yenileme kararı ve AKP-MHP faşizminin PKK’yi yok etme planı doğrultusunda gelişiyor. Nitekim bu temelde PKK’ye karşı bir ABD-TC-KDP ittifakının olduğu ve 2020 baharından itibaren de PKK’ye karşı planlı bir ortak saldırı yürütüldüğü artık herkes tarafından kabul ediliyor.”
Özetlersek:
1- ABD, Türkiye ve KDP’nin -buna Irak devletini dahil etmek lazım- amacı, devrimci temelde gelişen Kürdistan devrimini tasfiye etmektir.
2- Bu amacın devamı olarak, bu güçler Rojava devrimini tasfiye etmek için de kolları sıvamış durumdalar. Bu planın ilk adımı olarak Rojava Özerk Yönetimine ENKS’yi, askeri güç olarak da “Roj Peşmergeleri”ni “güce ortak” etmeye çalışıyorlar. Bu ilk adım başarılırsa arkasının geleceğinden kimse kuşku duymasın.
3-James Jeffrey’in açıklamasından, bildiğimiz bir gerçeği yeniden duymuş oluyoruz: ABD’nin bu politikası bir devlet politikasıdır, kişilerle kaim değildir. Başka bir ifadeyle, ABD’nin tepesinde hangi şahıs oturursa otursun, öz itibariyle bu politika değişmeyecektir.
4-ABD, Türkiye ve KDP, PKK’ye bir savaş dayatıyorlar. Bu çok açık. Bu savaşla PKK’yi tümden tasfiye etmeyi amaçlıyorlar. PKK’nin böyle bir savaştan kaçınmaya çalışması anlaşılır bir politikadır. Ancak bazen karşı tarafın dayatması savaşı kaçınılmaz kılabilir. Bu ihtimal akılda tutularak, Türkiye ve Kürdistan devrimci güçlerinin, işçi ve emekçilerinin son derece açık ve net biçimde emperyalistlerin, faşist devletin, gericiliğin planları karşısında UKH yanında yer almaları gerekiyor. Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin, Kürdistan halkının ulusal ve sınıfsal kurtuluş mücadelesinin çıkarları bu politikada yatıyor.
Bir kez daha: Emperyalizm, ezilen ulusların baskı ve kölelik altında tutulmasını amaçlar. Fransız ve diğer Avrupalı emperyalistler buna dahildir. Burada istisna yoktur.