Başlığı soru biçiminde yapmamıza bakılmasın, Leninistlerin bu konudaki bakış, tespit ve politikaları başka hiç bir harekette olmadığı kadar net: Türkiye'de iktidar, artık seçimle devredilmeyecek.
İktidarın seçimle devredilmeyeceği gerçeği bizim iddiamız değil, şu anda Dışişleri Bakanlığı koltuğunu işgal eden zata, Mevlüt Çavuşoğlu'na ait. Yani, seçimde yenilirse koltuğu devretmesi gereken şimdiki hükümet, iktidar, yönetim, ne derseniz deyin, işte onlar “hiç heveslenmeyin, böyle bir devir olmayacak” diyorlar.
Kendisi söylüyor “Seçim olsa da iktidar size verilmeyecek” diye. Üstelik kastettiği HDP filan de değil, düzenin has partilerinden İYİ Parti ve CHP. Buna tekrar geleceğiz.
Ancak bu kadar çıplak biçimde açığa çıkmış gerçeklere rağmen Türkiye ve Kürdistan gerçekliğinden kopmuş, hayal aleminde gezinenler, ilk seçimlerde dinci faşist iktidarı yıkıp kendilerinin iktidar olacağını ileri sürmeye devam edebiliyorlar.
Bunlardan biri, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar'dır.
Bitip tükenmez boş bir “iyimserlik” mi, emekçi sınıflardan, emekçilerden, Kürt halkından gerçekleri saklama çabası mı; yoksa faşist devlet ve tekelci sermaye sınıfı adına, birleşik devrimin bu toplumsal güçlerini aldatma, oyalama isteği mi bu duruma yol açıyor bilemiyoruz.
Bildiğimiz şey, Leninistlerin yıllar önce yaptıkları tespitin şimdi ete kemiğe bürünmüş, somut, elle tutulur biçimde karşımızda durduğudur: “Sandıkla gitmeyecekler”. Dahası var. HDP Eş Genel Başkanı uzlaşmacı politikaya devam edebilmek için, ilk seçimde -gerçi onu HDP'nin kapatılması şartına bağlıyor ama önemli değil- iktidar olacaklarını iddia ediyor ama artık çok daha geniş güçler Leninistlerin uzun yıllar önce gösterdikleri gerçeği şimdi kabul ediyorlar: “Sandıkla gitmeyecekler.”
Bunun son örneği, KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta “Bu sözlere tenezzül edilmemeli” başlığıyla verilen mücadeleye ilişkin yaptığı uzun değerlendirmesinde dinci faşist iktidarın “reform” vaatlerinin sahteliğini vurguladıktan sonra bu iktidardan kurtulma yöntemi konusunda şu tespitte bulunuyor:
“Faşist Erdoğan ve Bahçeli seçimlerle gitmeyecektir. Ancak direniş ve mücadele ile yıkılabilirler.”
Evet, Leninist Partinin yıllar önce tespit edip iki ülke emekçi halklarını uyardığı gibi seçimle ve aynı anlama gelmek üzere sandıkla gitmeyecekler. Görülüyor, gerçekler devrimcidir ve er geç kendilerini kabul ettirirler.
Aslında, dinci faşist iktidar,öyle basit bir seçim/sandık yoluyla gitmeyeceğini 2015 Haziran seçimlerinde, sözlü olarak değil ama pratik adımlarla ilan etmişti. Hatırlanacaktır, dinci faşist iktidar, söz konusu seçimlerde Meclis çoğunluğunu kaybetmesine rağmen ne yapıp edip hükümeti devretmeyerek erken seçim kararı almıştı. Üç yıl sonra RTE, bu politikayı bundan böyle gerektiğinde tekrar uygulayacağını şöyle ortaya koymuştu:
“7 Haziran’da da sistemi tıkayanlar veya tıkamak isteyenler oldu. Ben cumhurbaşkanı olarak sistemin önünü açtım. Ve hemen bir kasım seçimine gidildi. Kasım seçiminde halkımız, milletimiz ‘bu böyle olmaz’ dedi. Ve tek başına AK Parti’yi tekrar iktidara getirdi. Ve sistemin önü açıldı, çalışmaya başladı.”
“AK Parti'nin tek başına gelmesi sistemin önünün açılmasıdır” ve geçmişten ders aldığını anlatmaya çalışan RTE, bir daha “sistemin tıkanmasına izin vermeyeceğini” açıkça söylüyor. Seçimle/sandıkla gitmeyeceklerini daha nasıl anlatsın!
Ama Çavuşoğlu, anlamayanlar anlasın diye bir kez daha anlatıyor. Faşist İYİ Parti'den bir Milletvekilinin “Bütçeyi iktisatlı kullanın. Yılın ikinci yarısı alacağız” biçimindeki sözlerine yanıt veren Dışişleri Bakanı “Ülkede seçim yok. Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz” dedikten sonra devam ediyor:
“Hayrola, ne oluyor? Siz de mi Biden'dan umut bekliyorsunuz yoksa? Ülkede seçim yok. Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz. Yoksa darbe beklentiniz mi var? Nereden devralacaksınız, kimden devralacaksınız?”
Meydan okuma havasında söylenen bu sözler anlamak isteyene çok şey anlatıyor. Bir kere, “ülkede seçim yok” cümlesini, isteyen bundan böyle seçim-meçim yok biçiminde anlayabilir ve muhtemelen bu anlamda söylenmiştir. İsteyen şu anda seçim yok biçiminde anlayabilir. Ama her durumda iktidarın burjuva muhalefete dahi verilmeyeceğini iki anlama gelmeyecek açıklıkla ifade ediyor. İkinci nokta, Çavuşoğlu, bu sözleriyle aslında muhalefetin de iktidarın artık seçim yoluyla devredilmeyeceğini bildiğini söylüyor ki doğruluğundan şüphe etmek için hiç bir neden yok. Dinci faşist iktidarla burjuva muhalefet partileri bir tiyatro oynuyorlar hepsi bu. Ve son vuruşu bir soruyla indiriyor Çavuşoğlu: İktidarı “nereden devralacaksınız, kimden devralacaksınız”
Türkçesi şu: İktidarı devralmak için tankınızın, topunuzun olması lazım. RTE, “iktidarı devretmiyorum” dediğinde, onu tahtından sarayından indirmek için kimi çağıracaksınız? Orduyu mu, polis teşkilatını mı, Anayasa Mahkemesini mi? Burjuva muhalefet bu gerçeği bilmekle kalmıyor, kabul de ediyor. Çavuşoğlu, bunu söylüyor, “biliyorsunuz” diyor.
HDP Eş Genel Başkanı, bu gerçeği bilmiyor mu? 2015 seçimlerinden nasıl bir ders çıkardı ya da hiç ders çıkarmadı mı?
Devrimci politika, emekçi sınıflara, Kürt halkına, yoksullara gerçeği olduğu gibi söylemeyi gerektirir. Düşman hakkında yalan/yanlış bilgiler vermeyi değil. Özgürlüklerini nasıl kazanacakları konusunda Kürt halkını, emekçi sınıfları doğru aydınlatmak; onlara kurtuluşa giden yolu doğru tarif etmek lazım.
Seçimle gitmeyecekler! Bu artık kesin ve bu saatten sonra sol/sosyalist hareket adına bunun tersini söyleyenler emekçi sınıfları, Kürt halkını bilerek, isteyerek aldatmaya, oyalamaya çalışıyor olacaklar. Leninist Partinin yıllar önce ortaya koyduğu politikanın geç de olsa başka güçler tarafından kabul ediliyor olması son derece olumlu ve önemli bir gelişmedir. Devrimci politikaları savunmak için hiç bir zaman “geç” değildir.