Türkiye'nin Rojava işgalinde gözünü diktiği Ayn İsa ilçesi M-4 karayolu üzerindeki konumu nedeniyle stratejik önem kazanan yeni ilçe oldu. Daha doğrusu, Suriye'nin güneyi ile Rojava; Rojava'nın batısı ile doğusu arasındaki bağlantı yollarının kesiştiği noktada olması nedeniyle zaten stratejik önemde olan ilçe, şimdi savaşın yoğunlaştığı merkez noktalarından biri oldu.
İdlib'in yanı sıra, Ayn İsa'nın savaşın merkez noktası haline gelmesi, Türkiye'nin Rojava'yı işgal planlarıyla ilgilidir ve artık daha ileri gitmeye karar verdiğinin işaretidir. Türkiye’nin dinci çeteleri alenen “Ayn İsa’yı almak için operasyon başlattık” açıklamaları yaptılar bile sosyal medya hesaplarında.
Görüldüğü gibi, ertelenmiş planlar üstünden zaman geçip bir parça unutulunca ortadan kalkmış olmuyor. Türkiye'nin Rojava dahil, G. Kürdistan, Irak'ın bir kısım toprakları vb. işgal etme planları bakidir; zamanı gelip koşullar olgunlaştığında çekmecede saklı duran planlar masaya yatırılıyor.
Türkiye'nin tüm tarihi boyunca temel politikası, Kürt ulusunun sadece kölelik altında tutulması ve Kürdistan'ın ilhak edilmesi değil, ama aynı zamanda Kürt ulusunun inkar ve imhasına dayanmaktadır. Devletin Kürt ulusuna yönelik güncel politikaları zaman zaman değişiklik gösterse de, bu temel hiç bir zaman değişmemiştir. Aksine, zaman zaman görülen “yumuşama politikaları” bile bu temele hizmet edecek, onu mümkün kılacak amaçlarla oluşturulmuştur.
Öyle ise buradan çıkarılacak ilk sonuç, tekelci sermaye sınıfı egemenliğindeki bu devlet, Kürt ulusuna düşmanlığın ana merkezi olarak yıkılıp yerine sosyalizme kapıyı açacak bir devrimci demokratik iktidar kurulmadıkça sorun ortadan kalkmayacaktır. Son günlerde RTE, bu gerçeği aslında bir kez daha, “Burada bir kez daha ifade etmek isterim ki; ne Türkiye’nin ne Irak’ın ne de Suriye’nin geleceğinde bölücü teröre asla yer yoktur” sözleriyle ortaya koymuştur.
Türkiye'nin Kürt ulusuna saldırılarını ele ele alıp güçler ilişkisini değerlendirirken, Türkiye'nin arkasında bazen gizli, çoğu kez açık biçimde, başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerin olduğu mutlak biçimde hesaba katılmalıdır. Bu yapılmadıkça güç ilişkileri doğru değerlendirilemez.
Örnek olsun, Türkiye'nin Suriye'de, İdlib'teki varlığı başını ABD'nin çektiği emperyalist devletlerin planları sonucudur. Türkiye, İdlib'teki işgalini ABD ve Avrupalı emperyalistlerin askeri, mali, ekonomik, istihbari, teknolojik desteği ile sürdürmektedir. Bu destek, ABD'nin Suriye politikasının uygulanmasından, yakın zamana kadar birebir sorumlu olan James Jeffrey tarafından şöyle itiraf edilmişti:
“Türk devleti NATO’dan aldığı destekle Suriye hükümetinin İdlib’e girmesine izin vermiyor” (....) Orada yaklaşık 20 belki 30 bin kadar Türk askeri ve çeteleri var. Türkiye, Suriye hükümetinin İdlib'e girişini bu şekilde engelleyebilir. ABD, Avrupa Birliği ve NATO'nun desteğiyle Türk devletinin buna izin vermeyeceğine inanıyorum. (....) Temel olarak, ilk ve en önemlisi, [Esad rejiminin] askeri zafer kazanmasının reddedilmesidir. Ancak Türkiye çok önemliydi ve Türkiye olmadan bu stratejiyi yapamazdık.”
G.Kürdistan ve Irak'ta UKH'ne dayatılan savaşın arkasında ABD emperyalizminin olduğu herkes tarafından görülüyor. Aylar önce ABD temsilcileri tarafından da bu gerçek açıkça ifade edilmiştir.
Buraya kadar ortaya koyduğumuz, kanıt niteliğindeki bu itiraflar ve bu itirafları kanıtlayan ABD politikasından çıkarılacak, çıkarılması gereken ara sonuç: Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı, özgürlük hakkı için verdiği mücadele, aynı zamanda Amerikan emperyalizmine karşı da olmak zorundadır. Afrin işgalinden Ayn İsa saldırılarına kadar Türkiye'nin saldırganlığının arkasındaki güç ABD emperyalizmidir. ABD emperyalizminin desteği, izni ve onayı olmadan Türkiye, bırakalım Ayn İsa'ya saldırmayı, bulunduğu yerlerde bile tutunamaz. Türkiye'ye saldırı gücü ve cesaretini veren ABD emperyalizmidir.
O halde Kürt ulusunun özgürlüğü için verilen savaşın birinci hedefi Türkiye'nin işgalciliğine son vermek, işgal ettiği topraklardan söküp atmak olmalıdır. Bu hedefin gerçekleşmesi, faşist devlete ve ABD emperyalizmine verilecek kararlı mücadeleyle mümkündür.
Gerçeği olduğu gibi görmek ve gerçeğin gözünün ta içine bakmak zorundayız. Kürt ulusunun özgürlük savaşımında yer alan kimi güçlerin, çeşitli nedenlerle Kürt halkının dikkatlerini ABD emperyalizminden Rusya'ya çevirme çabaları gerçeği değiştirmez. Gerçek, ABD emperyalizminin Kürt ulusunun özgürlük savaşının başta gelen düşmanı olduğudur. Kürt ulusunun özgürlük savaşının temel gücü olan PKK'yi tasfiye etmeyi, Rojava topraklarından söküp atmayı amaç edindiğini ABD, eninde sonunda itiraf etmek zorunda kalmıştır. G.Kürdistan'da PKK'ye savaş dayatan KDP ve Irak devletinin arkasında asıl olarak ABD ve Türkiye var. Bu gerçek o kadar açık ve herkes tarafından, özellikle UKH güçleri tarafından görülüyor ki ayrıca üzerinde durmaya değmez.
Temel mesele, Türkiye'nin saldırganlığının durdurulması ve işgal ettiği topraklardan sökülüp atılmasıdır. Doğru ittifak politikası, Ayn İsa'nın Türkiye tarafından işgalini durdurabilir; Afrin, Gri Spi, Tel Abyad dahil işgal altındaki toprakları kurtarabilir.
Kürt halkının temel önceliği bunlardır.