Dinci faşist iktidarın başı yem olarak yeni anayasa oluşturma tartışmalarını başlattı ya, darkafalı ahmaklar takımı, sazan balıklarını kıskandıracak bir saflıkla bu yemin üzerine atladılar. Kimisi, “yalan olanına hırkamı; gerçeğine canımı veririm” gibi ucube laflarla kapıldığı hayalleri anlatmaya başlarken; uzlaşmacı küçük burjuva partinin yetkilileri ise, ellerindeki Kürt kanı henüz kurumamış olan, dinci faşist iktidarın eskimiş kadrolarıyla “yeni anayasa” üzerinde fikir teatisine başlamış.
Oysa, dinci faşist iktidarın başının bu tartışmayı niye ortaya attığı çok açık. Dinci faşist iktidar ve tekelci sermaye sınıfı, sınıf egemenliklerini korumada ve sürdürmede çok zorlanıyorlar. Sadece son sekiz ay içinde üç milyon kişinin işsiz kaldığı, esnafın iflas etmekte olduğu, işsizlikle birlikte açlık ve yoksulluğun korkunç boyutlara ulaştığı biliniyor. Dinci faşist iktidar ve faşist devlet açısından işin daha kötüsü, bu durumda çıkış yolu da bulamıyor. Bulamayacaklar.
Çıkış yolunu, faşist devletin baskı ve terörünü artırmakta buluyorlar. Dinci faşizm, Türkiye ve Kürdistan halklarını teslim alabilmek için bugüne kadar elinden gelen her şeyi yaptı. Devletin tüm kurumlarını faşistleştirmenin yanı sıra, Barolar Birliğini ve diğer meslek odalarını ele geçirmek, kendi hakimiyeti altına almak için her yolu denedi. Tüm bunlardan dişe dokunur bir sonuç alamadı.
Kendi anayasasını bir kenara bırakarak, kendini hiç bir yasayla sınırlamamış bir diktatörlük kurmaya çalıştı. Mevcut faşist anayasayı bile rafa kaldırarak toplumu dinci faşist iktidarın başının, RTE'nin çıkaracağı KHK ile yönetmeye başladılar. Boğaziçi Üniversitesi olayı bunun son örneği oldu. Üniversiteleri tümden ele geçirmek ve toplumda faşizme karşı olan tüm direnç noktalarını ortadan kaldırmak için kolları sıvamış durumdalar.
Tüm yetkilerin tek merkezde toplanması sürecinin devamıdır olan bitenler. Tüm yetkilerin tek elde toplanması, CHP'den başlayarak, tüm düzen partilerinin esasında üzerinde anlaştıkları bir süreçtir. CHP, dokunulmazlıkların kaldırılması sürecinde dinci faşist iktidara bu nedenle destek vermiştir. “Adam kazandı” mesajı bunun için atıldı vb vb. Kısaca, süreç yeni bir süreç değil, geçmişi var; şimdi devamını yaşıyoruz. Tüm düzen partilerinin temel hedefi, iç savaşın düzen tarafından, tekelci sermaye sınıfı güçleri tarafından kazanılmasıdır.
Dinci faşist iktidar, bu hedefe doğru yol almaya çalışırken ve yol almak için tüm burjuva yasallığını bir kenara atarken yine de kendine yasal bir dayanak yaratma ihtiyacı duyuyor. Kurmaya çalıştığı topyekun faşist diktatörlüğe yasal bir zemin yaratmak; bu yasal zemine dayanarak daha rahat ve engelsiz biçimde hedefine gitmeye çalışıyor.
Yeni anayasa tartışmaları budur ve ancak bu gerçek iyi kavranabilirse dinci faşist iktidarın ne yapmaya çalıştığı anlaşılabilir. Bu anlaşılmadığında, sorunun özünü kavramama hali uzlaşmacı anlayışla birleşince dinci faşizme, dinci faşist iktidara kapı aralanmaya başlıyor. Dinci faşist iktidara karşı, dinci faşizme karşı kararlı bir tutum, kararlı bir mücadele yerine, “hele bir bakalım ne getirecekler” düşüncesi yerleşiyor.
Son örnek, gerici/faşist partilerle “demokrasi ittifakı” kurma hayallerindeki HDP Eş Genel Başkanı'ından geldi. Kimlerle ve nasıl bir demokrasi ittifak kuracakları bir yana; gazeteci soruyor: “Erdoğan’ın dün bir açıklaması vardı, ‘Yeni anayasa konusunu bütün partilerle konuşabiliriz, bunun zeminini hazırlıyoruz’ demişti. Siz ne derseniz?”
HDP Eş Genel Başkanı, dinci faşist iktidarın gerçek yüzünü teşhir edeceğine kapıyı şöyle aralıyor:
“HDP olarak yeni anayasa meselesinde bizim duruşumuz nettir. Nasıl bir anayasa hazırlayacaklar, buna bakacağız. Ceplerinde ne var, nasıl gelecekler, muhalefet partilerinin kapılarını nasıl çalacaklar? Onu bilmiyoruz. Dolayısıyla biz HDP olarak elbette ki toplumun tüm kesimleriyle ortak bir anayasanın çıkarılması konusunda hemfikiriz. Sadece hükümetin belirleyeceği bir yeni anayasanın Türkiye’ye hizmet etmeyeceği, faydalı olmayacağı kanaatini taşıyoruz. Elbette ki bütün muhalefet partilerinin görüşlerinin alınması gerekmektedir, bu önemlidir. Ancak STK’ler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerini bu meseleye katmakta fayda vardır.
Dinci faşist iktidarın başının, UKH'ni ve aslında tüm Kürt halkını katledilmesi gereken bir sürü olarak gören ortağının hazırlayacağı anayasa olsa olsa faşist, faşizme yasal dayanak sağlamayı amaçlayan bir anayasa olabilir diyeceğine, “faşizmin cebinde ne var ona bakacağız” diyor. Karar vermek için katliamcı faşizmin cebine bakan anlayışın neresi net, onu da biz anlamadık! Şüphesiz “Ancak STK’ler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerini bu meseleye katmakta fayda vardır.” sözleri inanarak söylenmişse ancak zambak saflığındaki bir anlayışın ürünü olabilir. Bilerek ve devrimci demokrat kesimleri oyalamak amacıyla söylendiğini ise düşünmek istemiyoruz.
Dinci faşist iktidar ve faşist devlet, yeni anayasa tartışmalarını öyle gündem saptırmak vb şeyle için değil, kurmayı tasarladıkları dört başı mamur faşist diktatörlüğe yasal dayanak sağlamak için başlatmışlardır. İç savaşı kazanmak için buna ihtiyaç duyuyorlar. Şayet planları yolunda giderse, ki bu kesin değil, sonucu sınıf savaşı tayin edecektir, 2023'e kadar, muhalefetin de “yerli ve milli olanını” oluşturacaklarını zaten ilan etmiş durumdalar. Ancak bunun için yeni bir anayasaya ihtiyaç duyuyorlar. Tekrar etmekte yarar var: şayet başarırlarsa, kim bilir, belki de yeni anayasanın ilk maddelerinden biri, “dinci faşist iktidar değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez” biçiminde olur.
Dinci faşizmin bu planlarını bozmak, bozguna uğratmak mümkün ve uğratılacaktır da. Ancak bu, dinci faşist iktidarın “cebine bakarak” değil, “faşizmi yıkacağız, emeğin iktidarını kuracağız” şiarıyla başarılacaktır. Ancak bu, düne kadar, arkalarına tekmeyi yiyene kadar dinci faşist iktidarın en tepe noktasında yer alan, bugünün faşist/gerici kadrolarla görüşerek, onlarla “demokrasi ittifakı” arayarak değil; Boğaziçi Üniversitesi gençliğine, Kürt halkına, açız diyen milyonlara, milyonlarca işsiz ve yoksul insana giderek yapılabilir.
Yapılacak!