Türkiye'de “demokrasi”nin gerçekleşmesi için tüm umutlarını Biden'a bağlayanlar hüsran üstüne hüsran yaşamaya devam ediyorlar. Sadece onlar değil. Kürt halkının özgürlük savaşında Türkiye'ye karşı dengeleyici-dizginleyici rol oynamasını bekleyenler de aynı akıbeti paylaşıyorlar.
Önce, neden hüsran yaşadıklarına bakalım. ABD'nin yeni hükümetinin, Türkiye ve Ortadoğu bağlamında nasıl bir politika izleyeceğini anlamak için Biden'ın ağzının içine bakanlar en son şunu okumak zorunda kaldılar:
‘‘Türk müttefiklerimizle bölgede özellikle de Suriye’de ortak çıkarlarımız var. Ortak çıkarlarımızı gerçekleştirmek konusunda onlarla yapıcı şekilde çalışmaya devam edeceğiz’’
Bu sözler, ABD Dışişleri sözcüsü Ned Price'a ait. Yani ABD Dışişleri Bakanlığı'nın resmi açıklamasıdır. Dikkatle ifade edildikleri çok açık olan bu sözlerin dikkatle ele alınmayı hak ettiği açık. Dikkatle ele almak durumundayız.
Ne diyor bu emperyalist sözcü? ABD ile Türkiye'nin bölgede ortak çıkarları varmış. Öyle diyorsa, “hayır ortak çıkarınız yoktur” diyecek kimse bulunmaz herhalde. Türkiye ile ABD'nin bölgede ortak çıkarları olup olmadığını ABD'lilerden iyi bilecek değiliz. Sorun bu değil. Netleştirilmesi gereken nokta, “bölge” kavramının nereleri kapsadığıdır. Örneğin, Suriye-Ortadoğu ile birlikte, Kafkasya olabilir mi? Buna ilaveten, Libya, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Ukrayna, hatta Somali, Etopya gibi Afrika ülkeleri...
ABD Dışişleri Sözcüsü, “Bölge” derken rastgele konuşmuyor. Bunlar, Leninistlerin uzun süredir işaret ettikleri noktalardı. Bütün bu alanlarda Türkiye, ABD ile ortak çıkarlara sahip olmanın da ötesinde, ABD'nin ve NATO'nun koçbaşı olarak -taşeron kelimesini uygun görmediğimizden koçbaşı diyoruz- hareket ediyor. Leninistlerin bu konuda çıkış noktaları gayet basit ama bir o kadar da sağlamdır. Şu: Türkiye, emperyalizme, özellikle de ABD emperyalizmine çok yönden bağımlıdır ve bunu tamamlayan bir yan olarak NATO üyesidir. Dolayısıyla, temel meselelerde Türkiye ABD, diğer emperyalistler ve bunların savaş örgütü olarak NATO'nun çizdiği sınırlar dışına çıkamaz.
Rus “uzmanlar”ın, Rusya hükümetinden bakanların, Türkiye'ye ara sıra gaz verme amaçlı yaptıkları açıklamalara, örneğin Lavrov'un “Bununla birlikte Türkiye yönetimi kendi bağımsız, ulusal odaklı dış politikasını gütmeye çalışıyor” demesine bakmayın. Türkiye'nin emperyalistlerle ilişkilerinden dolayı “bağımsız ulusal” bir politika izleyemeyeceğini en iyi onlar bilir. Emperyalizm bağımlı ülkelere, devletlere eninde sonunda boyun eğdirir. Bu, işin alfabesidir.
Biz Dışişleri Sözcüsü'nün açıklamasına dönelim. Diyor ki, Dışişleri Sözcüsü Ned Price, “özellikle de Suriye'de (Türkiye ile -bn) ortak çıkarlarımız var.” Bu sözleri, Türkiye'nin liberal, uzlaşmacı darkafalıları ile birlikte, ABD'den, uğradıkları tüm “ihanet”lere rağmen bir türlü umut kesmeyen kimi Kürt “devrimcileri”nin de dikkatle okuması gerekiyor. Demek ki neymiş, ABD'nin Suriye'de Türkiye ile ortak çıkarları varmış. Kuşkusuz öyledir.
Dışişleri Sözcüsü, Suriye'den bahsediyor; Suriye'nin herhangi bir parçasından, örneğin İdlib ya da başka bir parçadan değil. Peki, ortak çıkarların söz konusu olduğu Suriye topraklarına Afrin, Serekaniye, Tel Abyad gibi Türkiye'nin işgali altındaki topraklar dahil mi? Şüphesiz, dahildir!
Leninistler hep şunu ileri sürdü ve savundu: Türkiye'nin Rojava topraklarını ya da Suriye'nin herhangi bir bölgesini askeri olarak işgal etmesine ABD'nin gerçekte hiç bir itirazı olmaz, aksine bu işgali savunur ve teşvik eder. Bunu ileri sürerken Leninistlerin dayandığı temel nokta yine gayet basit ama bir o kadar da sağlamdır. Şudur: Türk ordusunun ayak bastığı her yer, NATO-ABD ve diğer emperyalistlerin ayak bastığı yer olarak kabul edilmelidir. Çünkü Türkiye, NATO'nun yetmiş yıllık sağlam müttefikidir, üyesidir; ordusu NATO ordusudur. Türkiye, emperyalist-kapitalist zincirin önemli bir halkasıdır. Bu nokta, emperyalist devletlerin, birleşik devrim tehdidi altındaki Türkiye'yi neden ısrarla ve tüm güçleriyle desteklediklerini de açıklar.
Tekrar, ABD Dışişleri Sözcüsüne dönelim. Devamla, ne diyordu hazret? “Ortak çıkarlarımızı gerçekleştirmek konusunda onlarla (Türkiye ile -bn) yapıcı şekilde çalışmaya devam edeceğiz’’ Türkçesi şu: Böyle bir ortak çalışma var ve bu çalışmaya yapıcı şekilde devam edeceğiz. Biden yönetiminden dinci faşist iktidara tavır bekleyenleri, dinci faşist iktidarı “demokratikleşme” yönünde sıkıştırmasını dört gözle bekleyenleri sukutu hayale uğratmak için söylenmiş sözler gibi...
Bu liberal, uzlaşmacı, sosyal reformist darkafalılara anlatmaya çalıştığımız ama bir türlü anlamak istemedikleri noktalardan biri de budur: Öyle S-400 konusunda koparılan fırtınaya bakmayın. Böyle bir tartışma var ama bundan bir şey çıkmaz, bunlar bu konuyu ABD'nin istediği biçimde hallederler. Buradan ne Türkiye'nin “Avrasya” eksenine kaydığı, ne RTE adına anti-emperyalistlik ne de Türkiye'nin alt-emperyalist olduğu çıkar.
ABD'nin, örneğin Kürt halkının özgürlük savaşı meselesinde, buna Rojava dahil, Türkiye'nin arkasındaki güç olduğunu sayısız kez bu köşeden gösterdik. Türkiye'nin Suriye ve Rojava topraklarını işgal etmesinin ABD'nin desteği, onayı ve bilgisi dahilinde olduğunu olgularla kanıtladık. Çünkü ABD'nin çıkarlarına uygun olan buydu. Bu nedenle, ABD, ortak çıkarlar için Türkiye ile Suriye'de “yapıcı şekilde” çalışıyordu; bundan sonra da çalışmaya devam edecek.
Dışişleri Sözcüsü'nün söylediği budur.