Güney Kıbrıs’ta örgütlü olan Bandiera’nın organize ettiği “Kriz, Kıbrıs’a yansımaları ve ortak mücadele olanakları” konulu panel, 20 Kasım Salı akşamı Lefkoşa’nın güneyinde gerçekleştirildi. Eski Lefkoşa Belediye Pazarı’nda bulunan Agora Projesi Merkezi’nde gerçekleşen panele kuzeyden Devrimci Komünist Birlik, KSP ve Boran Kültür Merkezi katılırken, panele davetli olan Bağımsızlık Yolu ise etkinliğe katılım göstermedi.
Yaklaşık üç saat süren panelin ilk oturumunda krizin nedenleri, Kuzey Kıbrıs’a yansımaları ve gelişen mücadeleler ele alınırken, ikinci oturumda ise ortak mücadele olanakları konuşuldu. Örgütlerin sunumlarının ardından gerçekleştirilen soru cevap kısmında ise özellikle Kıbrıslı Rum katılımcıların merak ettikleri konulara değinildi.
Devrimci Komünist Birlik (DKB) adına ilk oturumda Genel Sekreter Yusuf Alkım söz alırken, ikinci oturumda Demetris Karamallakis konuşma yaptı. Alkım konuşmasında krizin nedenlerine değinerek büyük bir ekonomik kriz döneminden geçildiğini ve bu krizin esas sorumlusu olan sermaye sahipleri ve onların temsilcisi hükümetlerin kimi zaman kriz olmadığını dile getirirken, aslında onların da yaşanmakta olan büyük sarsıntının herkesten daha çok farkında olduklarına dikkat çekti. “Kriz yok” demelerinin sebebinin ise krizin yıkıma uğrattığı işçi, emekçileri yatıştırmak ve oyalamak olduğunu belirten Alkım, kriz konusunda hemen herkes hemfikirken, kendini devrimci addeden çoğu çevrenin bu krizden “çıkış” yolları konusunda kafa karışıklığı yaşadığını dile getirdi.
Ülkemizin gerek kuzeyinde gerekse güneyinde de ekonomik krizler yaşandığına da değinen Alkım her iki bölgede de bankacılık sektörünün bağımlı olduğu ülkelerde ortaya çıkan krizlere bağlı olarak bankacılık sektöründe yaşanan çöküşlerin hızlı bir şekilde ülkemize de yansıdığına vurgu yaptı.
Alkım konuşmasında ayrıca krizlerden çıkışın iki yolu olduğunu; birincisinin kriz döneminin üretici güçlerin yıkımı yolu ile atlatılarak kapitalist üretim ilişkilerinin korunmasıyken; ikincisinin ise yönetenlerin yönetemez, yönetilenlerin ise daha fazla içerisinde bulundukları şekilde yönetilmek istemedikleri, küçük bir sermaye sahibi azınlığın geriye kalan üretici büyük çoğunluk üzerindeki sömürüsüne dayalı düzenin temellerinden sarsılarak, her yönüyle ortaya çıktığı kriz dönemlerini devrimci olanağa dönüştürmek ve krizlerin yaşanmadığı sosyalist üretim ilişkilerine dayalı yeni bir düzen kurmak için ayağa kalkmak olduğunu aktardı.
İşçi, emekçiler için en büyük düşmanın umutsuzluk olduğuna da dikkat çeken Alkım, “Umutsuz bir işçi sermaye sahipleri için son damlasına kadar sömürülebilecek ve isyan etmeyecek bir güçtür, ancak sömürüsüz bir yaşama dair umudu olan bir işçi, sermaye sahipleri için en büyük düşmandır” dedi. Alkım sınıf devrimcileri olarak kapitalist düzeni yıkıma uğratacak olan daha çok sayıda sınıf bilinçli işçiyi örgütlemek, onları sınıf bilinci ile silahlandırıp, devrim umuduyla donatmak görevi ile karşı karşıya olduklarını belirterek ne kuzeydeki, ne de güneydeki yapıların krize karşı ortaya koydukları devrimci bir açılım görülemediğinin altını çizdi.
Alkım konuşmasının son bölümünde devrimci güçler olarak önceliğin az da olsa devrimci bir bilince sahip olan, ancak egemenlerin çeşitli araçlarla onların devrimci umutlarını yıkıma uğrattığı kesimleri örgütlemek, daha geniş işçi, emekçi kitlelerin gerek ülke, gerekse dünya ve bölgedeki devrimci gelişmelere bağlı hareketleneceği süreçlerde devrimci mücadeleye önderlik edecek güçleri bir araya getirmek olması gerektiğinin altını çizdi.
“Bunun için kendini devrimci addeden yapıların üzerinde durması gereken şey devrimin olanakları ve güncelliğidir, kitlelere devrimci olanakların varlığını göstermek, az da olsa devrimci bilinci olanları devrim umudu ile donatarak mücadele saflarına çekmek olmalıdır” diyen Alkım sözlerini “Devrimci Komünist Birlik olarak bizler bu bilinçle diyoruz ki; Bu Pisliği Devrim Temizler! ve Şimdi Devrim Zamanı!” diyerek tamamladı.
İkinci oturumda DKB adına konuşan Demetris Karamallakis ise ülkeleri etrafında enerji kaynakları nedeni ile yaşanan emperyalist paylaşım çatışmalarına değinerek, bu çatışmaların merkezine yer alan Kıbrıs’ta yine bu çevrelerin çıkarları doğrultusunda yeni bir düzenleme yapılmaya çalışıldığını aktardı.
Yürütülen müzakerelerin Kıbrıs halklarının çıkarlarının dikkate almayan ve emperyalist güçlerin çıkarlarını koruma temelinde yürütüldüğüne dikkat çeken Karamallakis, bu koşullarda yapılacak bir anlaşmanın burjuvazinin anlaşması ve barışı olacağını; ancak ezilenlerin, halkların anlaşması ve barışı olamayacağının altını çizdi.
“Ülkenin komünistlerinin, devrimcilerinin, demokratlarının, halkların kardeşliğini savunanların önlerine koyacakları en acil görev, özelde ezilen ülke halklarının, işçi sınıfının, ezen ülkeler ve Ortadoğu’daki ülkelerinin, genelde dünya halklarıyla kardeşleşmesini ve işçi sınıfının birliğini teoriden pratiğe geçirecek örgütlenmeyi gerçekleştirmek olmalıdır” diyen Karamallakis, emperyalizme, kapitalizme, sömürgeciliğe karşı bağımsızlığı, özgürlüğü, devrimi, sosyalizmi ve komünizmi hedefleyen bir örgütlenme olmaksızın ve bu önderlikte mücadele verilmeksizin, ülkelerini özgürlüğüne kavuşturamayacaklarına vurgu yaptı.
Karamallakis geçmiş acıların hesabını sormak, işlenmiş olan insanlık suçlarının sorumlularını yargılamak için demokratik bir halk iktidarının şart olduğuna da dikkat çekerek, bu iktidarı kurmanın yolu devrimci mücadeleden, Türkiye-Kürdistan-Ortadoğu ve Yunanistan-Balkan ülkelerindeki devrimci unsurlarla birlikte gelişecek olan demokratik halk devriminden geçtiğinin altını çizdi. Sürecin hızla buna doğru geliştiğini belirten Karamallakis “Ülkemiz emperyalist kapitalizmin büyük krizler ve kaoslar yaşadığı ve emperyalist zincirde en zayıf halkaları yarattığı bir coğrafyanın ortasında bulunmaktadır. Ve bu durum ülkemize, bölge ülkeler ile birlikte ortak devrimci olanaklar yaratıyor. Şimdi önümüze koymamız gereken Kıbrıs halklarının tüm devrimci komünist unsurlarını ortak bir çatı altında toplayarak Devrimci Komünist öncüyü yaratmak olmalıdır. Gelmekte olan devrimci süreci karşılayabilmenin ve devrimci dalgalanmaları ülkemizde de gerici iktidarları yıkacak şekilde yönlendirebilmenin başka yolu yoktur” dedi.