İsrail, 1 Temmuz’da günün ilk saatlerinde, Suriye ordusuna ait noktalara yönelik hava saldırısı düzenledi.
Suriye hava savunma sistemlerinin, İsrail hava kuvvetlerinin bir çok füzesini önlediği bildirilirken, füzelerin Şam’ın çevresi ve Humus’taki bir çok noktayı hedef aldı. Suriye’nin haber ajansı Sana’ya göre saldırıyı İsrail hava ve deniz kuvvetleri gerçekleştirdi. 20’yi aşkın füzenin atıldığı saldırılarda aralarında sivillerin de olduğu 15 kişinin öldüğü öğrenildi.
İsrail resmi olarak Suriye’deki hava saldırılarını üstlenmiyor.
İsrail’in düzenlediği bu hava saldırısında Suriye savunma sisteminden atılan bir füze de Kuzey Kıbrıs’a düştü. Füzenin yere düşmeden önce havada patladığı, patlamanın ardından çevre tepelerde yangın çıktığı öğrenildi.
Olayın ardından Devrimci Komünist Birlik bir açıklama yaptı ve “Yaşanan bu olay Devrimci Komünist Birlik ve Gelecek Gazetesi olarak yıllardır vurguladığımız ve dikkat çekmeye çalıştığımız; emperyalist savaşlara ne kadar yakın olduğumuz tehlikesini bir kez daha tüm gerçekliği ile ortaya çıkarmıştır” dedi.
Kıbrıs'ın genelinde iktidarı elinde tutan egemenlerin, emperyalist güçlerle izledikleri ahmakça ittifak siyasetlerinin, çok ciddi tehlikeler yarattığını söyleyen DKB, sivil yerleşim yerlerine çok yakın bir yere düşen söz konusu savunma füzesinin, herhangi bir can kaybına neden olmamasının sevindirici olduğunu, ancak böyle küçük bir coğrafyada bir kaç kilometre daha uzak bir noktaya düşmesi ya da herhangi bir sivil uçağa isabet etmesi durumunda çok ciddi can kayıplarına yol açacağının dikkate alınması gerektiğini; füze sisteminin barındırdığı insan ve doğaya karşı son derece tehlikeli kimyasal yakıt ve maddelerin varlığı, hemen olmasa da yakın bir gelecekte bölge halkına ve doğaya çok ciddi etkilerin olabileceğini söyledi.
DKB toprakları üzerinde egemenlik kuran güçlerden
-Düşen füzenin tüm parçaları bölgeden toplanarak, füzenin kimyasal bileşenlerinden etkilenen toprak arındırılarak temizlenmesi;
-Benzer bir durumda ne şekilde hareket edilmesi gerektiği konusunda ülke halkları bilgilendirilmesi’ni istedi.
Devrimci güçlere düşen görevleri de şöyle sıraladı:
“-Ülkemiz üzerinde daha fazla askeri yapılanma kurulması, S400 veya benzeri yeni askeri sistemler konuşlandırılmasına karşı kararlı bir duruş sergilenmelidir.
-Ülkemiz üzerindeki tüm emperyalist yapılanmalar dağıtılmalı, bu güçlere ait askeri üsler kapatılmalı ve bu güçlerin bölge haklarına karşı ülkemizi de ortak ederek işledikleri insanlık suçları engellenmelidir.
-Bunların hayata geçirilebilmesinin tek yolu ülkemizi bu güçlerin hegemonyasından kurtararak yeniden birleştirecek olan Demokratik Halk İktidarı'nın kurulmasıdır. Demokratik Halk İktidarı'nın kurulabilmesi için ülkemizin tüm ilerici, devrimci güçleri bir araya gelerek halklarımızın tabana dayalı örgütlenmesini sağlamak için harekete geçmelidir.
-Bu gerçekliklere rağmen, emperyalist güçlerin güdümünde onyıllardır yürütülen ve bir sonuç doğurmayan görüşmelerden hala medet uman çevrelerin, halklarımızı sahte "çözüm masalları" ile uyutmalarına daha fazla izin verilmemelidir. Ülkemiz bu çevrelerin beklentilerindeki gibi "yakın zamanda bir çözüm" ile değil, tam tersine onların umut bağladıkları emperyalist güçlerin neden olacağı bir savaş tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu savaş tehdidini geriletmenin yolu da aynı şekilde halklarımızın örgütlü gücünden geçmektedir.”