Açlık ve yoksulluk artık hiç kimsenin inkar edemeyeceği, görmezden gelemeyeceği hale büründü.
Açlık ve yokluktan ölümler, isyanlar her dönem yaşandı. Çocuklarına bakamadığı için saç kurutma makinesi ile ısıtmaya çalışıp intihar eden anne, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden baba, borçları nedeniyle intihar eden sayısız işsiz, öğrenci, genç... Merkezi yerlerde kendilerini yakmaya çalışarak gündem yaratanlar karşımıza çıkıyordu sık sık. Yine de bu kadar aleni, bu kadar yüksek sesle dillendirilmiyordu.
Bir AKP’li çıkıp AKP toplantısında Genel Başkan Yardımcısının konuşması sırasında “Esas meselemiz işsizlik, açım” diye bağırıyor. Bir kadın camide namaz esnasında "Burada dünya kadar emekli var ve biz açız" diye haykırıyor. İstanbul Kadıköy'de yaşlı bir çift soğuk havada balkonlarındaki insanlara sesleniyor, "Kiramıza yardım eder misiniz? 2 aydır kiramızı ödeyemiyoruz" diye yardım istiyor. Kilis’te başına çuval geçiren iki kişi bakkalın önünde duran ekmek sandığını çalıyor...
Örnekler çoğalıyor... Bunun karşısında sermaye sınıfı “Asıl meselemiz işsizlik” diyen AKP’li çiftlik ve küçükbaş hayvan sahibi, camide “açız” diyen kadını ayyaş ilan ediyor, açım diye intihar eden adamı karakola çekiyor...
Diğer taraftan Tarım Bakanlığı yoksullara “çözüm” üretiyor, son kullanma tarihi gelen gıdalara fiyat indirimi yapılacağını ilan ediyor. Faşist BBP Genel Başkanı “porsiyonlarınızı küçültün” diyen sarayın izinden gidiyor ve tasarruf için kasaptan et almak yerine koyun kestirmeyi öneriyor evine bir ayda yarım kilo dahi et giremeyen işçi ve emekçilere!..
Açlık, yoksulluk nasıl çuvala sığmayan bir mızrak gibi görünür halde ise, sermaye sınıfının aymazlığı da bu denli alenidir. Ve bu pişkin iki yüzlülük, aymazlık emekçi saflarda öfkeyi taşırma derecesine getirmiştir.
“Kondulardan gelip boğazımızı kesecekler” korkusunun gerçek olacağı an çok yakındır.