Dün gece saatlerinde ANHA haber ajansı, TSK’ye ait savaş uçaklarının Kobanê’yi bombaladığı haberini son dakika olarak vermeye başladı ve ilk anda Şengal, Tel Rifat, Kandil ve Süleymaniye’deki noktalara hava saldırısı düzenlendiği, Haseke’nin kuzeyinde de patlamalar olduğunu yazmıştı. Saatler ilerledikçe saldırıların boyutları netleşti. Saldırılar sabah saatlerinde de devam etti.
Gece boyu başta Kobane, Rojava'nın çok sayıda bölgesi Amed’de bulunan 8’inci Hava Jet Üs Komutanlığı’ndan art arda çok sayıda savaş uçakları ile bombalandı.
Vurulan yerlerin sivil hedefler olduğu açıklanırken, bunların bazıları: Kobani’de çocukların tedavi gördüğü bir sağlık merkezi -tümden yok edilen hastane son dönemlerde pandemi hastanesi olarak kullanılıyordu-, Derbesiye’de buğday siloları, Malikiye’de elektrik santrali...
Sabah saatlerinde yeniden başlayan bombardımanda da Afrin köyü Şera’ya dönük saldırıda 10 Suriye askeri hayatını kayberken, Hawar Haber Ajansı (ANHA) muhabiri Îsam Ebdullah hayatını kaybetti, yaralananlara yardım etmek için harekete geçen çok sayıda kişi yaralandı, 9 kişinin öldüğü öğrenildi. Şera ilçesi Şewarxa köyünde de 10 Suriye askeri yaşamını yitirdi, 5 asker de yaralandı.
Sabah saatlerinde saldırılar devam etti. Kobane’de Miştenur tepesi yeniden bombalanırken, Kandil eteklerindeki Qalatuka, Enzê, Wertê’nin Derbi dağı, Zergelê, Kandil ve Asos Dağı da bombalandı. Miştenûr Tepesi'ne yönelik saldırısında da Stêrk TV muhabiri Mihemed Ceradê yaralandı. Bu saldırılarda savaş uçakları kadar İHA’lar da kullanıldı.
Uluslararası ve yerel kaynakların raporlarına göre bu saldırılarda Rojava genelinde en az 45 kişi yaşamını yitirdi ve yaralandı, bunların 20’si sivil.
Savunma Bakanlığı, Kobanê’ye yönelik hava saldırılarına dair, “Hesap zamanı! Alçaklardan hain saldırıların hesabı soruluyor!” açıklaması yaparak, bu saldırılarla 13 Kasım günü Taksim'de yaşanan patlamanın "hesabı"nın görüldüğünü dile getiriyor.
Patlamanın ardından yapılan çelişkili açıklamalar üzerine UKH'nin tüm kesimleri, bunun Kobane'ye yönelik bir saldırı için gerekçe yapılacağını açıklamışlardı. 1 hafta sonra bu bahaneyle Kobane'ye yönelik saldırılar başlamış oldu.
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdi, "Tüm dünya bunu biliyor. Hiçbir Kürt tarafının sivilleri hedef alan terörist saldırı ile ilgisi yok. Bu oyun Türk istihbaratının bir olayıdır. Türk devletine bağlı çeteler yoluyla gerçekleşmiş bir saldırıdır” diyerek “Bu tür saldırılar hiçbir zaman irademizi kıramaz. Gücümüz bu saldırılara hazırdı. Bu nedenle güçlerimize büyük zarar vereceklerini düşünmüyoruz. Ama Türk devleti saldırılarına devam ederse herkes bundan zarar görecek. Biz büyük bir savaş çıkmasını istemiyoruz. Ama Türk devleti bize karşı savaşta ısrar ederse, biz büyük bir direnişe hazırız. Savaş sadece burayla sınırlı kalmaz her yere yayılır ve herkes bu savaştan etkilenir. Biz ilgili herkesi görevlerine sahip çıkmaya, Türk devletinin vahşi saldırılarını durdurmaya çağırıyoruz” dedi.
PYD Başkanlık Komitesi üyesi Foza Yusif da “Türkiye Bölge bileşenleri arasında panik ve korku tohumları ekerek bölgeyi boşaltmak istiyor. Dolayısıyla Kuzey ve Doğu Suriye'nin tüm halkları bu imha politikasına karşı tavır almalı, topraklarına ve değerlerine bağlılıklarını ifade etmelidir. Halkımız tüm bileşenleriyle olağanüstü hal içinde güçlerinin yanında ve Özerk Yönetim’le birlikte olmalıdır. Tüm dünya bilsin ki bu tehditlere boyun eğmeyeceğiz ve kendimizi savunacağız. Şehitlerimizin, yaralılarımızın intikamını mutlaka alacağız” dedi.
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, “İstanbul komploları tutmadı, hedeflediği hiçbir şey olmadı. Dünya, Soylu’nun nasıl bu komployu tasarladığını biliyor” dedi ve Türkiye’nin amacının bölgeyi boşaltmak olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Kürtler de bu saldırı politikalarının farkındadır. Kürtler şehirlerini ve köylerini boşaltacak değil. Halk evindedir. Bizden istenilen bütün Kürtlerin dört parça Kürdistan’da kendini savunmasıdır. Meşru savunma temelinde ellerinden ne geliyorsa onu yapmalıdır. Kara işgali başlar mı başlamaz. Bilmiyoruz. Başlarsa Kürtlerin meşru savunmadan başka çaresi yoktur. Bütün dünya Türk devletinin Kürt halkına vahşice saldırmasına görmeli ve ses çıkarmalıdır. Kürdistani güçler olarak herkes muhakkak kendi yerinde kendini savunmalıdır. Dayanışma içerisinde olmalı ve birlikte hareket etmelidir.” diye vurguladı.