Önümüz 1 Mayıs... “İşçinin, emekçinin bayramı” dese de marş, 1 Mayıs işçi ve emekçilerin burjuvaziye karşı kavga günüdür ve her geçen gün, bunu bize yeniden ve yeniden doğruluyor.
1 Mayıs 1886'da 8 saatlik iş günü için sokaklara çıkan işçilerin katledilmesinden bu yana, 1 Mayıslar iki uzlaşmaz sınıfın çatışma arenası oldu... Topraklarımızda da 1976'da yüzbinlerin Taksim Meydanı'na akması üzerine, burjuvazi işçi sınıfını sokaklardan çekmek için sonraki 1 Mayısları ard arda “Kanlı 1 Mayıs”a çevirdi... Ve 44 yıl boyunca 1 Mayıslar burjuvazi ile işçi sınıfının mücadelesine tanık oldu, Taksim Meydanı da bu savaşın arenası oldu...
Her yıl burjuvazinin işçi sınıfını ve devrimcileri uzak tutmak için kelimenin gerçek anlamıyla savaş verdiği Taksim Meydanı, ne pahasına olursa olsun her 1 Mayıs'ta yeniden ve yeniden fethedildi. Günü geldi “kuş uçurtmayacağız” diyerek onbinlerce polis yığdılar, kat be kat bariyerlerle çevrildi, yine de “Yaşasın 1 Mayıs”, “Taksim Kızıldır Kızıl Kalacak” haykırışları her sene duyuldu. Leninistler, her yıl Taksim'in onurunuı korudular.
77'nin 30. yılından itibaren, Taksim yeniden 1 Mayıslarda herkesin yönünü çevirdiği meydan oldu. Ve milyonu bulan kitlelerle tam bir devrim meydanına dönüştü.
Taksim tüm işçi ve emekçiler için 1 Mayıs'ın ve devrimin simgesi. 2021 1 Mayısına gelirken, insanların gözü kulağı yine Taksim. 2021 1 Mayısına hem pandemi gölgesinde, hem de pandemi bahanesiyle yasakalrın gölgesinde giriyoruz. Geçtiğimiz yıl “pandemi kısıtlamaları” gerekçesi ile yasaklara 1 Mayıs günü de dahil edilmiş; sokaklar, caddeler, meydanlar bomboş bırakılmak istenmişti. Yine de Taksim işçilerin ve devrimcilerin ısrarla girmeye çalıştıkları, “Yaşasın 1 Mayıs” şiarlarının haykırıldığı Meydan oldu.
Üzerinden 1 yıl geçti. Bu 1 yıl içinde burjuvazinin yasaklarının, engellerinin, kısıtlamalarının salgını önlemeye, tedavi etmeye değil, sermayenin işini kolaylaştırmaya yönelik olduğunu gördük. İşçiler, emekçiler, kuryeler, öğretmenler, öğrenciler ve hepsinden öte sağlık emekçileri sermaye için nasıl feda edilebilir olduklarını gördüler. Bir felaket anında ilk vazgeçilebilir olduklarını çok net biliyorlar. Ve yapılan alınan hiçbir önlemin kendilerinin iyiliği için olmayacağını da biliyorlar.
Bu defa İstanbul Valiliği 19 Nisan günü bir açıklama yaparak “pandemi gerekçesiyle kent genelinde yapılacak eylem ve etkinliklerin 17 Mayıs’a kadar yasaklandığını” duyurdu. Her zamanki gibi önlemler bahane, yasaklar şahane.
“Bu kapsamda sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile birlikler ve kooperatifler gibi sendikaların da genel kurul dahil yapacakları geniş katılımlı her türlü etkinliklerine 17 Mayıs 2021 tarihine kadar izin verilmemesine” karar veren valilik, 1 Mayıs ve 6 Mayıs eylem-etkinliklerine yasaklama getirmek için fazla bir bahaneye ihtiyaç duymamış oldu.
Daha birkaç gün öncesinde de 15 Nisan-15 Mayıs arasında İstanbul’un pek ilçesinde kaymakamlıkların kararıyla meydan, cadde, sokak, yol, park gibi halka açık alanlarda, miting, açıklama, gösteri, yürüyüş, oturma eylemi yapmak, stant açmak, imza toplamak, bildiri, el ilanı, broşür dağıtmak ve afiş, sticker asmak yasaklandı. Sadece bir istisna ile. Bu çalışmalar ticari olduğu müddetçe serbest! Biz kez daha “sermayenin çarklarının dönmesi”nin ne kadar gerekli olduğunu görmüş olduk.
Evet. Sermaye bir kez daha kavgaya davet etti bizi. Davetleri kabulümüzdür. Yasakları, cezaları, saldırıları, bu defa da işçi sınıfını, devrimcileri, leninistleri yıldıramayacak. Her sene olduğu gibi 2021 1 Mayısında da kızıl meydanda, Taksim'de olacağız; “Taksim Kızıldır Kızıl Kalacak” şiarını haykıracağız: “Faşizmi Yıkacağız, 1 Mayıs'ta Taksim'e!”