Haftalardır İstanbul'da bir mahalle gündemde. Tozkoparan mahallesi. Mahallede 13 yıldır hayata geçirilmek istenen bir “Kentsel Dönüşüm Projesi” var. Tozkoparan, Güngören ilçesinin 11 mahallesinden sadece bir tanesi. Yeşil alanların çoğunlukta olduğu mahalle, deprem gerekçesi ile yıkılmak isteniyor.
Mahalle riskli alan ilan edilmiş durumda, ancak İBB'nin risk raporuna göre Tozkoparan, Güngören’deki 11 mahalle içerisinde ancak 9. sırada... “Burası devletin dar gelirliler için yaptığı sosyal konut alanı. İstanbul çölünün ortasında nefes alınacak bir vaha” diyor mahalleli ve gerekçenin risk değil rant olduğunu vurguluyor. 1994 yılından beri mahalle halkının tapuları var ve kat mülkiyeti haklarına sahipler. Halk evlerinin güçlendirilmesini istese de, kendilerine aynı metrekare karşılığında evlerinin verilmesini istiyor, kendi evlerinin kendilerine geri satılmasını değil...
Mahalle 21 Nisan 2020’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle bir anda afet bölgesi ilan edildi ve 7 ay önce yıkım çalışmalarına başlanacağı gerekçesiyle mahalleliye ‘evlerinizi terk edin’ tebligatı geldi. Konu yargıya taşındı, İstanbul 10. İdare Mahkemesi tahliye ve yıkım işlemlerine yönelik yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ancak Haziran ayı başında yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı...
Kentsel dönüşüme açılmak istenen Tozkoparan Mahallesi'nin 23 Haziran’da elektriği, suyu ve doğalgazı kesildi... Bütün bir mahalle halkı yaklaşık iki haftadır suyu, elektriği olmadan yaşam savaşı veriyor...
Herhangi bir bilimsel rapora dayanmadan alınan bir yıkım kararı var ve Danıştay karar vermeden mahalle sakinin evlerini boşaltması için suyu, elektriği kesiliyor. Bunun üzerine mahalle halkı Barış Parkı'nda döbet eylemine başladı.
21.yüzyılda, İstanbul gibi bir metropolde insanlar elektriksiz, susuz, ocaksız, tüp ve su kuyruğunda yaşamını sürdürmeye çalışıyor... 5 kat merdivende tankerden doldurdukları suyu bidonla evlerine taşımaya çalışanlar, medikal cihazlarla nefes alabilen hastalar, tüm yiyecekleri bozulan aileler, namaz kılabilmek için ancak teyemmüm (toprakla abdest) yapabilen insanlar... Kime dokundan ayrı bir hikaye cıkıyor. Evinin değerinin 700-800 bin lira olduğunu, devletin ise 400 bin lira verdiğini söylüyor bir kadın. Bir diğeri evde elektrik-su-doğal gaz olmadığı için yemek de pişmiyor diyor. Ve aileler akşamları henüz elektriği suyu olan komşuların pişirip getirdiği yemekleri nöbet tuttukları Barış Parkı’nda hep beraber yiyorlar.
Bugün mahalle halkı, Danıştay'da bir yıldan fazladır bekleyen davanın sonuçlanması için Ankara'ya gitti. Danıştay önünde yapılan açıklamada Danıştay 6. Dairesinde Haziran 2020'de 2 dava açıldığı söylenerek, bu davalar evleri başlarına yıkıldıktan sonra lehlerine sonuçlanırsa, kayıplarını kimin karşılayacağını soruldu.
Bir yılı geçmiş olan davanın sonuçlanmamasının Tozkoparan'da geri dönülemez mağduriyetler yarattığı belirtilerek; Tozkoparan’da 2010’da kentsel dönüşüm planlarının, 2013’te riskli alan kararının Danıştay tarafından iptal edildiği hatırlatıldı. Ancak bölgenin rapor dahi olmadan bir kez daha riskli alan ilan edildiği, üstelik ‘acil yıkım’ için uygulanan 6/A maddesinin de devreye sokulduğu söylendi.
Bir bölgenin 6/A maddesi kapsamına alınması, oradaki vatandaşların bütün tapularının hazine üzerine geçirilmesi, mevcut binalarının değerlemesinin, orada yapılacak projenin hangi müteahhit tarafından yapılacağına, konutların büyüklüğüne vs herşeye bakanlığın karar vereceği, halkın hiçbir hakkının olmadığı anlamına geliyor. Bu madde, “Çok acil kendiliğinden çökme yıkılma, patlama, heyelan riski olan bölgeler için” çıkarılmış, ancak rant için istenilen her yere keyfi olarak uygulanabiliyor. Tozkoparan halkı bunun için de itiraz etti.
Ve tozkoparan Mahallesi için geçerli tüm koşullar şu an Küba Mahallesi (Mehmet Nesih Özmen) için de geçerli. Halk, yerinde dönüşüm ve sosyal konut beklenirken plan notlarına teras bahçelerin yazıldığını görüyor. Yani bölgede lüks konut ve rezidans yapılacak. İnsanlar buradan kaç daire çıkacağını, kaç metrekare daire verileceğini bilmiyor, dahası buradan kendisine daire verilecek mi onu bile bilmiyor....
Evet, 21. yüzyılda, İstanbul gibi bir metropolün göbeğinde insanlar "Karanlığa ve yıkım kararına karşı" bir eylem sürdürüyorlar...