HBDH-Online, HBDH Yürütme Komitesi Üyesi ve TKEP/L Temsilcisi Yaşar Güner ile yaptığı röportajı yayınladı. Röportajı biz de paylaşıyoruz:

 

ABD’nin Afganistan’dan çekildiği bir süreci yaşadık. Şimdi ise Irak’tan çekileceği biliniyor. Emperyalizmin güncel durumu ve Ortadoğu’daki gelişmeler için neler söylemek istersiniz?

Bir toplumsal sistem olarak kapitalizm çöküyor. Büyük bir hızla çöküyor. Bu olguyu görüp ortaya koymaksızın, artık dünya ölçeğinde yaşanan hiçbir gelişmeyi ne anlamak ne de açıklamak mümkün değildir. Çöken sistemle birlikte ABD emperyalizminin dünya ölçeğindeki hegemonyası da çöküyor.

Afganistan’da ortaya çıkan gelişmeler, bunun çok net bir resmini ortaya koydu. ABD’nin büyük kaçışı, bu çöküş manzaralarının bir tanesidir. Gelişmeler gösteriyor ki, bu manzaralarla daha çok karşılaşacağız. Ne ABD emperyalizmi ne de diğer emperyalistler, artık dünya ölçeğinde öyle uzun vadeli planlarını hayata geçirme şansına sahip değiller. Afganistan örneğinde ortaya çıktığı gibi, 6 aylık öngörülerinin ömürleri bile 3 gün sürebiliyor. Dünyanın şu veya bu yeri için değil, tüm dünya çapında olgu olarak ortaya çıkan gerçeklik budur.

Kapitalizmin çöküş gerçekliği akla hemen “ya sonrası?” sorusunu getiriyor. Bugün emperyalist kapitalist sistemin yarattığı korkunç yıkımla, umutsuzluk girdabıyla ve düpedüz çırılçıplak yalanlarla görünmez kılınmaya çalışılsa da, bu sorunun çok net bir cevabı var. Sosyalizm!

Dünya halkları ne artık yıkımdan başka bir şey getirmeyen emperyalist işgallere, ne de yine bizzat emperyalist efendilerinin elleriyle beslenen orta çağ karanlıklarına mahkûm olmadıklarını görüyorlar.

Emperyalist efendiler, nerelerden çekilirler ya da nerelerde umutsuz bir varlık savaşına girişirler? Karşılarında ne bulurlar? Elbette bu soruların cevapları olarak, güncel politikada söyleyecek çok şey var. Ama karşımıza çıkacak temel gerçeklik hep aynı olacak. Bitiyorlar, çöküyorlar ve dünyanın her yanında halklar bu çöküşün enkazına razı olmayacaklarını ortaya koyuyorlar. Dünya çapında ortaya çıkan ayaklanmalar ve devrimsel gelişmeler mutlaka sonuçlar doğuracaktır. Tüm gelişmeler sürecin bu yönde ilerleyeceğini gösteriyor.

 

AKP-MHP faşizminin dünyada yaşanan bu gelişmelerle beraber Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da nasıl bir süreç örgütleyeceğini söylemek mümkündür?

Dinci faşist iktidar için yapılacak en doğru tespit, ayakta kalmaya çalıştığıdır. İktidarlarını sürdürebilmek için her biçimiyle zor aygıtlarını kullanmak ve koyu baskı rejimini uygulamak dışında önlerinde bir seçenek yok. Bugün halklarımıza ve emekçilere karşı sürdürülen karşı devrimci iç savaş, dinci faşizm eliyle götürülebildiği yere kadar götürülecektir. Bunun dışında bir şansları yok ve bütün hazırlıkları da bu yöndedir.

Dinci faşist iktidar, emperyalistlerle her ne kadar görüntüde zaman zaman çelişkileri öne çıkarsa da temel anlamda uzlaşamayacakları bir durum yoktur. AKP-MHP iktidarı, her şeye rağmen emperyalist efendilerinin desteğine sahiptir. Bütün temel ve can alıcı konularda, burjuva faşist devlet ve emperyalist efendileri bütünlük içerisinde davranabilmektedir.

Tüm bu hesap, denge ve burjuva sınıf reflekslerini kırabilecek tek bir güç vardır; birleşik devrim. Ezilen halklar ve emekçiler için birleşik devrim mücadelesi dışında bir kurtuluş yolu yoktur.

 

Faşizmin, PKK’yi ve birleşik devrim güçlerini uluslararası çapta tasfiye etme hareketi örgütlediği biliniyor. Birleşik devrim hareketinin buna karşı mücadelesi nasıl olmalıdır?

Her nerede ve her ne düzeyde olursa olsun HBDH sözü ve eylemi ile nettir ve bu çizgisini sonuna kadar sürdürmelidir, sürdürecektir. Bizi ve birleşik devrimi tasfiye etmeye çalışanları, tasfiye etmeyeceğiz, yok edeceğiz. Bu topraklarda faşizmin tek bir izi kalmayana değin mücadele verecek, savaşacak ve durmayacağız. Planladıkları ve örgütlemeye çalıştıkları şey ne olursa olsun, birleşik devrim karşısında yenilmeye mahkumdur. Birleşik devrimin gücü tüm ezilenlerden gelir ve bu gücün ayağa kalkması demek, emperyalist efendilerinden icazetli dinci faşizmin tüm planlarının darmadağın olması demektir. Biz temel olarak bundan başka hiçbir şeye güvenmiyoruz.

Ne dışarıda pişirilen emperyalist destekli küresel tasfiye planları, ne de içeride temcit pilavı gibi her seferinde önümüze sürülen seçim ya da anayasa tartışmaları vs. türünden uzlaşmacı çığlıklar, hareket yönümüzü belirleyemez. Biz faşizmi yıkacağız! Biz bu kokuşmuş çürümüş faşist devleti yıkacağız! Çok tekrarlıyoruz bunu biliyoruz. Tekrarlıyoruz, çünkü başka çare yok. Tek yol var, tek çözüm var: Birleşik devrim!

Bizi tasfiye etmeye çalışanların çabaları nafiledir. Birleşik devrim ve onun her alandaki güçleri, her geçen gün ve her alanda daha da berraklaşan hedef netliğiyle yürümeye devam ettiği sürece mutlaka sonuç alacak, hedefine varacaktır.

 

Türkiye’de faşizme karşı her bir eylemin ayaklanmaya dönüşme potansiyeli taşıdığını görüyoruz. “Faşizmi Yıkacağız Özgürlüğü Kazanacağız” hamlesi buna nasıl bir cevaptır?

Durum gerçekten tam olarak budur. Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan savaşta gelinen aşama budur. En ufak bir kıvılcım, dinci faşist iktidar için büyük bir tehlike ve çöküş için bir kıvılcım niteliğindedir. Bunu görmek ve anlamak için yaşamın içine bakabilen bir çift çıplak göz dışında hiçbir şeye ihtiyaç yoktur. Bunu hala göremeyenler için “siyasal körlük” tanımı dahi yetmez. Bugün sorunuzun başında belirttiğiniz güncel durum tespitini yapamamak ya iflah olmaz bir uzlaşmacılığın ya da gerçekleri reddeden onlardan kaçan bir düzeye varmış olan cüret eksikliğinin ifadesidir.

HBDH tam da sorunuzda belirttiğiniz durumu görüyor ve bu tespiti uzun süredir yapıyor. Tüm çabamızla, bu potansiyelin açığa çıkması için kanallar açmaya ve ortaya çıkacak bu potansiyeli varabileceği doğru hedefe yönlendirmek için hazır duruma gelmeye çalışıyoruz. Yaşamdaki her olay ve ortaya çıkan her olgu, bize devrimin güncelliğini gösteriyor. Adeta gözümüzün içine sokuyor. İşte bu durumda “Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü kazanacağız” hamlesi, bu ayaklanma ve devrim potansiyelini canlı ve diri tutmak, onun yöneleceği doğru kanalları var etmeyi, büyütmeyi amaçlıyor.

İçinde bazı yetmezlikleri ve eksiklikleri barındırsa da canlı ve ilerletici bir süreç oluyor. Tek cümleyle cevaplayacak olursak, hamlemiz devrimin güncelliğini karşılayan, güncel devrim hedefini diri tutan günün devrimci politik hamlesidir. Bu yönde atılan ciddi ve alternatifi bulunmayan, devrimi ve devrimciliği bugün de canlı kılan politik ve pratik bir cürettir.

 

Devrimci savaş alanlarında işgalciliğe karşı birleşik devrimci savaş yürüten gerillanın direnişi, şehirlerde milis eylemleriyle yükseliyor. Milis eylemleri, faşizmin güvenlik konseptini ne düzeyde etkiliyor?

Faşizm ona karşı savaşanlar olmadan yıkılamaz. Bu cümle doğruluğunu pratikte defalarca kanıtlamış kavramsal bir gerçekliğin ifadesidir. Bugün egemenlerin bütün pratik adımlarından da anlıyoruz ki bu gerçeklik, onlar tarafından da inkar edilemiyor. Hatta bunu kullanıyorlar. Halklarımıza, “devlete gücünüz yetmez”, “bu iktidar yıkılmaz”, “Bu devletle savaşılamaz, sonuç alınamaz” mesajı vermeye çalışıyor ya da çok şiddetli ve kanlı bir süreçle tehdit ediyorlar. Bunu da en başta var olan savaşı görünmez kılmaya çalışarak yapıyorlar. İşte burada kurduğumuz her cümlenin başında şunu söylemek gerekiyor. Bu topraklarda bir savaş var! Üstü bin bir perdeyle örtülmeye çalışılan kıyasıya bir savaş.

Egemenler ve ezilenler arasındaki bu savaşı ve geldiği boyutu görmeksizin söylenecek her söz boştur, anlamsızdır. Dağlarda ve şehirlerde süren bu savaşı yok sayarak, görmezlikten gelerek yapılacak her tahlil, halklarımızın kafasını bulandırmaktan başka bir anlam taşımıyor. İşte biz bu savaş gerçekliğini başa koyuyoruz ve tüm gücümüzle faşizmin yıkılabileceğini, bu devletle savaşılabileceğini, faşist devletin yenilebileceğini gösteriyoruz. İşte korkulu rüyaları budur. Sorunuzda belirttiğiniz “Güvenlik konsepti” aslında faşist devlet tarafından uzun süredir katı şekilde uygulamaya konulan karşı ayaklanma stratejisinden başka bir şey değildir. HBDH eylemlilikleri işte bu stratejiye karşı birleşik devrim güçlerinin cevabıdır. Bu karşı ayaklanma stratejisini aşacak, halklarımızın önündeki bu engeli parçalayacak ve devrimi örecek mücadelenin en önemli ayağıdır.

 

Ülkede yoksulluk giderek artıyor, hayat pahalılaşıyor. Gerilla ve milis eylemlerinin halkın eylemleri ile olan bağı nedir?

Hedefimiz faşizmi yıkmaktır. Bu ne bir mücadele alanı ne de bir mücadele biçimiyle sınırlı hedef ve eylem değildir. Faşizm, Kürdistan ve Türkiye’de devlet demektir. Faşist devlet, bütünlüklü olarak örgütlenmiş iktidar aygıtıdır. Faşizmi yıkma hedefi de bütünlüklü bir eylem gerektirir. HBDH bu iddiadadır. Faşizme karşı nerede bir hareket varsa, HBDH orada olmalıdır. HBDH, faşist devlete yönelen her eylemliliğin sadece içinde olmakla yetinmez, bütünlüklü bir önderlik yaratmak daha doğrusu bu önderliğin kendisi olma iddiasındadır. Bir devrim hareketinin hedefi daha azı olamaz.

Gerek silahlı eylem biçimi ve örgütlenmeleri, gerekse açık alan faaliyetleriyle birleşik devrim bir bütündür. Öyle olmalıdır. Bu anlamda bütün alan faaliyetleri birbirini besler. Elbette ki aslolan devrimci zor ve onun örgütlenmeleridir. Sonucu tayin edecek olan budur. Ama iktidar hedefli antifaşist mücadele bir bütünlüktür, bütünlüklü bir mücadeledir. Bu anlamıyla tüm alanlardaki mücadeleler, birbirini kopmaz bağlarla bağlıdır. Pratikte de bu böyle ortaya konulmalıdır. Bu bağı yaratacak olan da hedeftir.

Bunları belirttikten sonra şunu söyleyebiliriz ki, güncel durumda hangi sorun ve talepten yola çıkarsanız çıkın, çözüm için varacağınız yer faşizmin, faşist devletin yıkılmasıdır. Cümleye nasıl başlarsanız başlayın, eğer niyetiniz çözümse, yaşam size cümlenin sonuna devrim hedefini yazdıracaktır.

Her gün öğrencileri tutukluyorlar, işçileri tutukluyorlar, tütün üreticilerinden geri dönüşüm emekçilerine kadar hakkını arayan emekçilerin bütün katmanlarına saldırıyorlar. Her kesimi zindanla, ölümle tehdit ediyorlar. Zulüm arşı aşmış denir ya, emekçiler için durum tam anlamıyla bu noktada ve eylemlilikler de bu düzeyde gelişiyor.

Bu durumda bütün öncü devrimci eylemler, halkın cesaretini artıracak ve kendiliğinden eylemin önünü açacak, çoğaltacaktır. Diğer taraftan ise her alanda ortaya çıkan kendiliğinden hareket öncü için muazzam fırsatlar doğuracaktır. Bu bakış açısıyla devrim hareketinin diyalektik bütünlüğünü yakalayarak bakmalıyız diye düşünüyorum.

 

Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız” devrimci hamlesi “İleri… Daha İleri” şiarıyla güçlenmeye devam ediyor. Sizin bu hamle kapsamındaki görüşleriniz nelerdir?

“Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız” hamlesi bizi başladığımız yerden daha ilerisine götürdü. Hedefimiz daha da ilerisidir. Bu anlamda yüklenmemiz güçlü olduğunda, ortaya çıkan sonuçlar da güçlü ve ilerletici oluyor.

HBDH kuruluşundan bugüne kadarki pratiğinde hep ilerleme çabası içinde oldu. Aldığımız sonuçlar zaman zaman yetersiz kalsa da, ilerleme arayışımız, çabamız hep var oldu, var edildi. Bu en güçlü yanlarımızdan biridir. Hamleyle birlikte bu yan çok daha görünür kılındı. Daha önce de söylemiştik, var olmadığımız birçok alanda var olduk ve daha önceden de çalışma yürüttüğümüz alanlarda daha da güçlendik. Tüm bu çaba ve gelişmeleri büyütmeyi amaçlayan bir çalışma içindeyiz. Hamle sürüyor ve biz çabalarımızı büyüteceğiz. Hedefimize varana değin, ileriyi, daha ileriyi hedefleyeceğiz ve inanıyorum ki mutlaka sonuç alacağız.

 

Partinizin işçi sınıfına, kadınlara, gençlere, bütün ezilenlere sözü ve bu dönemdeki politikası nedir?

Devrim günceldir ve birleşik devrim artık güncel politikanın konusudur. İşçiler, emekçiler ve ezilen halklar için bu düzenin sınırları içerisinde kalarak kazanılacak, düzen içi mücadeleyle elde edilebilecek hiçbir çözüm yoktur. Kadın, erkek emekçiler olarak insanca yaşamak için bu devleti yıkmaktan başka şansımız yok. Kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız. Başka yol yok! Birleşik revrimin zaferi her alanda ve yaşamsal her sorun için tek çözümdür. Ve tekrar ediyorum, bu güncel politikanın konusudur. Zaman en başa koyduğumuzu en başta söyleme zamanıdır. Israrla inatla devrim hedefini kitlelere götürme zamanıdır. Demokratik Halk Devrimi ve Demokratik Halk İktidarı bütün temel toplumsal sorunların çözümüne açılan yolun tek anahtarıdır.

Birleşik devrimin gelişmesi, tekelci sermaye sınıfının egemenliğini temellerinden sarsıyor. Tekelci sermaye sınıfı ve dayandığı faşist devlet, dinci faşist iktidar ve diğer tüm kurumlar birleşik devrimin gelişimini durdurmak için iki ülkenin proletaryası ve emekçi halklarıyla sürekli bir savaş halindedir.

İki ülkenin, Türkiye ve Kürdistan halklarının mücadele birliği temelinde gelişen birleşik devrim, partimiz TKEP/Leninist'in uzun süre önce tespit ettiği gibi, günceldir; pratik bir sorun haline gelmiştir.

TKEP/Leninist ortaya koyduğu bütün pratiğiyle devrimin güncelliğini karşılayacak bir çizgiyi ortaya çıkarmak için çabalamakta, sermaye egemenliğine son verip emeğin iktidarını kurmak için savaşmaktadır.