Tarık Ziya Yıldırım (Cihan) yoldaş, 1972 yılında Mardin’de doğmuştu. Çeçenistan göçmeni ve gerici bir çevresi olan bir ailede büyümüştü. Ancak o, yaşamın ve emekçi kişiliğinin kendiliğinden öğrettiği sınıf bilinci ile içinde yanan isyan ateşine kulak verdi.
Bir şeyler yapmak gerektiğinin farkındaydı Cihan yoldaş. Bir işçinin bir ay boyunca çalışarak kazandığı maaşı, tek bir günde harcayan patronlar sınıfına karşı bir şeyler yapmak gerektiğinin farkındaydı. Zaten sınıf bilincini iliklerine kadar hissederek öğrenen genç bir emekçinin karşısında, yürümek ve çürümek dışında pek bir seçenek yok.
Ve Cihan yoldaş yürüdü cesur adımlarla, ileriye doğru. Denizlerin ve Sinanların arkasından gelenler için aydınlattığı yola doğru yürüdü.
Silivri’de gençlerden oluşan bir şiir grubunun kurucularındandı. Kurdukları grup, birçok gencin sempatisini kazanıyordu, özellikle de Kürt gençlerin. O, bununla yetinmedi, şiir grubunda ve tanıştığı, sohbet ettiği insanlar ile daha da politikleşti, daha fazlasının olması gerektiğini fark etti. Ve daha fazlasını da yaptı. Defalarca firarla dolu bir askerlikten sonra halkının, proletaryanın ancak bir devrim ile özgürleşeceği ve bunun da devrimci programa sahip bir parti ile gerçekleşeceği bilinciyle Leninist Gerilla Birliği (LGB) saflarına katıldı.
Yoldaşlarına, ilk ölümsüzleşen LGB savaşçısı olan “Agit (Yaşar Bulut) gibi ölümsüzleşmek istiyorum” derdi. O, her gün bilenen sınıf öfkesini ölümsüzleşen yoldaşlarının cüretiyle birleştiriyordu. O, Leninist teorisini, devrimci coşkusuyla pratiğe geçiriyordu.
26 Temmuz 1995 gecesi bir eylem hazırlığındayken Bakırköy’de, bir yoldaşıyla bankta oturduğu sırada bir polisin kimlik istemesinin ardından, Cihan yoldaş elini cüzdanına atarcasına belindeki silahını kavrayıp polisi oracıkta cezalandırmıştı. Cihan yoldaş, sonrasında çıkan çatışma sonucu yaralanmıştı, yaralı olmasına aldırış etmeden polis ablukasını yarmaya çalışıyordu, pes etmiyordu. Ancak çok kan kaybediyordu ve yarası onu yavaşlatıyordu. Akan kanı o ablukayı yarmaya izin vermiyordu. Kan kokusunu alan polisler, bir polisin de infaz edilmesinin ardından kana susamış azgın bir kurt gibi her yerde didik didik Cihan yoldaşı arıyordu. En sonunda yorgun düştü Cihan yoldaş. Onu yakalamışlardı, konuşturmak için hastahane yerine direkt işkencehaneye götürdüler. Cihan ne kadar kan kaybetse de, ne kadar yorgun düşse de devrimci cüretinden ödün vermeden yapılan işkenceleri sloganlarla karşılamıştı.
Cüretli sloganları ve uzlaşmaz karakteriyle Cihan yoldaş, kana susayan işkenceciler tarafından Vatan Caddesindeki işkencehanelerde başından ve gövdesinden vurularak katledildi.
Tarık Ziya (Cihan) yoldaş, yoldaşlarına dediği gibi Agit(Yaşar Bulut) gibi ölümsüzleşti. O da ölümsüzler ordusuna katılmıştı artık.
Leninistler cüretlerini, uzlaşmazlığını ve kararlı yapısını Agitlerden, 13 Martçılardan, Cihanlardan ve onlar gibi korkusuzca ölümsüzleşen komünist yoldaşlarından alıyor.
Tarık Ziya (Cihan) Yoldaş Ölümsüzdür!
“İşte şimdi hazır ol düşman,
Etse et...
Kansa kan!
Açtık işte kanatlarımızı.
Hadi dizil sıraya duvar duvar,
İstersen dağ dağ dizil
Ama ölmeye hazırlan!..”
Genç Bir Leninist