Türkiye, resmi olmasa da, yani Meclis’te alınmış bir karar sonucu olmasa da, fiilen savaşta. Bu durum, gerçekte yeni değil ve yoğunluğu farklı olmak üzere, Suriye savaşının başından beri sözkonusu.
Ah sevgili Süleyman yoldaş, hayatı anlamaya çalışma, öğrenme merakınla, öğrendiklerini anlatma şevkinle; dur durak bilmez deviniminle, doğaya ve insanlara olan sevginle, çocuklara olan sevecenliğinle, devrime ve sosyalizme olan inancınla, aleviliği kendince bir yaşam biçimi haline getirişinle, paylaşımcılığınla, emekçiliğinle, marksist-leninist dünya görüşüne olan bağlılığınla o kadar yaşamın içinde, o kadar canlı, o kadar devingendin ki, bir gün senin ardından bu yazıyı yazabileceğimi hiç düşünemezdim...
Halkların ve emekçi sınıfların devrimci dönüşüm isteğinin nasıl bir hız kazandığı konusu üzerinde durmaya gerek yok. Her şey gözler önünde. Şu kadarını söylemek yeterli olmalı: Kapitalizme, emperyalizme, faşizme ve her türlü gericiliğe karşı ayaklanma ve isyanlar tüm kıtaları sarmış durumda. Son bir kaç ay, bu gelişmenin hızının tavan yaptığı aylar oldu.
Dünyamız dev bir canlı organizma. İnsan türü de bu organizmanın bir parçası. Yani hepimiz birbirimize sıkı sıkıya bağlıyız. Birimizin başına gelen, hepimizi domino taşlarının yıkılışı gibi etkiler.
Lenin'in hayata gözlerini yumuşunun (21 Ocak 1924) 65. yılında, Workers World Kütüphane Dizisi'nden, Vince Copeland'ın yazdığı bir kitap çıktı; Lenin: Thinker, Fighter.