Yılın son gününe dek, proleter nüfusun ağırlıkta olduğu büyük kentlerde kara kış yüzünü göstermedi, adeta sonbahar ılıklığı yaşandı. Oysa birkaç ay öncesine dek, on milyonlarca yoksul emekçi hastalık ve açlıkla dolu, son sınırında bir kriz testine tabi olacaklarından emindiler ve sırf bu nedenle haddinden fazla gerilime maruz kalmışlardı.
İran’daki devrimci ayaklanma neredeyse dördüncü ayında. Ayaklanma hakkında İranlı bir akademisyen, “İsyandan sonra en az 70-80 yıl din bu topraklara geri dönemez. Bu ayaklanmadan sol bir iktidar çıkar. Orta Doğu’da yeni bir Venezuella doğuyor” diyordu. Bu olasılık bütün bölge gericiliğini, başta da Türkiye’deki dinci faşist iktidarı dehşete düşürüyor.
Dinci faşist yönetimin başı RTE, ordu ve savaştan sorumlu Bakan Hulusi Akar'a, “Şark cephesinde vaziyet nasıl” diye sorsa alacağı yanıt herhalde şöyle olurdu: “Şark cephesinde vaziyet berbat”.
Sosyal reformist cephede paniğe yol açan komedinin ilk perdesi HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın açıklamasıyla açıldı.
Pervin Buldan, Kars ilinde, HDP İl Kongresinde yaptığı konuşmada sosyal reformist cephede yol açacağı panik halini çok büyük ihtimalle hesaplamadan, ya da aklına getirmeden diyelim, partisinin Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağını açıkladı. Tek cümleyle şöyle:
Sonda söylenmesi gerekeni baştan söyleme riskini göze alıp, Türkiye'deki tekelci burjuva basının, medyanın estirdiği “bayram havası”na rağmen, bugünün koşullarında bunun mümkün olmadığını söyleyeceğiz.