İYİ(faşist)Parti'nin İstanbul İl binasına sıkılan bir kaç kurşun, eğer yapılırsa, 14 Mayıs seçimlerinin nasıl geçeceğinin güçlü bir işareti olarak kabul edilmeli.
Ara ara bu işaretler en tepe noktalardan veriliyordu zaten. Yani ilk işaret değil. Yaklaşık iki yıl önce, gittiği Rize'de saldırıya uğrayan Meral Akşener'e dinci faşist yönetimin başındaki kişi şöyle sesleniyordu:
Henüz helikopterlerine, özel jetlerine, yatlarına binip kaçmıyorlar ama artık sokağa da çıkamıyorlar.
İngiliz Daily Mirror gazetesinin “Fransız Devrimi” dediği grevlerin, dev kitle gösterilerinin, çatışmaların, kısaca ayaklanmanın Fransız burjuvalarını getirdiği nokta bu: Sokağa çıkamıyorlar.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Türkiye ve Kürdistan'da on binlerce kadının katıldığı dev bir eylem dalgasına dönüştü.
İstanbul'dan İzmir'e, Diyarbakır'dan Ankara’ya, oradan Adana, Hatay ve daha pek çok kente yayılan bir eylem dalgası oldu.
Yanıtı en çok önem kazanan soru budur şimdi. Normal bir seçim yapılsa, mevcut koşullarda, dinci faşist iktidarın ve onun başının seçimleri kaybedeceği; üstelik açık farkla kaybedeceği tartışma götürmezdi.
Bir deprem de burjuva siyasetinde meydana geldi. Faşist Akşener'in tüm sülalesine “vasiyet ettiği” Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkması burjuva siyasi atmosferini altüst etti.