Tekelci sermaye sınıfı ve onun politik güçleri, “ayak takımı” dedikleri devrimin toplumsal güçlerinden korkuyorlar mı?
Sosyal reformist partilere ve onların ayak izleri üzerinden sessizce ilerleyen oportünist güçlere sorarsanız, düzen için “korkacak” bir şey yok. Burjuva cephede her şey yolunda.
Geçtiğimiz günlerde Burkina Faso, dünyanın en büyük altın işleticilerinden biri olan İngiliz tekelinin işlettiği iki altın madenini ulusallaştırdı. Böylece 1960 sonrası “kalkınmacı” bir yönelimi benimseyen Afrikalı ulusal-devrimcilerin yolundan gittiğini gösterdi.
Böyle bir soruyla karşılaştığında, doğal olarak, insanın aklına ilk gelen şey, Ukrayna üzerinden Rusya ile NATO-ABD arasında süren savaş gelir. Üstelik, tam da bu sırada, NATO-ABD ve diğer emperyalistler faşist Ukrayna ordusunu Kursk bölgesi üzerinden Rusya topraklarına sürmüşken...
Eskiden emekçi kesimlerin bilinç olarak en geriden gelen kesimleri, katlanıp çoğalan sorunlardan bunalarak “yeter artık” diye isyankar bir hava tutturduklarında, “Erdoğan sesimizi duysun” derlerdi.
Kapitalizmin ezdiği, sürekli biçimde yok oluşa doğru sürüklediği emekçi sınıflar sanki eylem sırasına girmiş gibiler. Eylem bayrağını biri bırakınca hemen öteki sınıf ya da kesimler ellerine alıyor ve öncekinin kaldığı yerden devam ediyor.