Hayat bazen “Kırmızı Pazartesi”den daha inanılmaz olur. Herkesin bilip gördüğü sarsıcı olay, bir yazgı gibi gelir vuku bulur. Kimse engelleyemez, kimse kaçınamaz! Tıpkı şu an sürüp gitmekte olan Donbass/Rusya ile neo-Nazi Ukrayna yönetimi/NATO arasındaki savaş gibi.
Bu, Hegel’in, tarihin ironisi dediği şeydir, pek az tarihsel kişiliğin sakınabildiği bir ironi. Kendi iradesine karşın devrimci olan Bismarck’a ve tapındığı çarla sonunda yumruklaşan Gladstone’a bakın.
Engels, 23 Nisan 1885 tarihli Vera Zasuliç'e mektup
Günün en acil görevi nedir diye sorulsa tereddütsüz devrim ve iktidar hedefini emekçi sınıfların, yoksul aç kitlelerin, kadın ve gençliğin, Kürt halkının bilincinde ve gözünde görünür kılmak yanıtı verilmeli.
Bu aralar, devrimci komünist parti ve güçler dışında hemen herkes, bütün politik güçler, iki ülkenin emekçi sınıflarına, açlık çeken, açlık içindeki yoksullarına, kurtuluşun mevcut iktidardan, yani dinci faşist iktidardan ve onun başından kurtulmaktan geçtiğini anlatıp duruyor.
Amerikalı, İngiliz emperyalistlere ve onların borazanı durumundaki emperyalist basına kalırsa, böyle bir soru mu olur. Rusya Genelkurmay Başkanlığı'ında köstebekleri varmış gibi, savaşın başlayacağı tarihi, gün itibariyle bile veriyorlar: Şimdilik, 16 Şubat.