Emekçi sınıflar, sadece Türkiye ve Kürdistan'da değil, dünyanın dört bir tarafında devrimci bir yönelim içindeler. Öyle ki, artık Avrupa'nın kalbinde, örneğin Almanya'da, Fransa'da emekçi sınıfların sokaklara döküleceği düşüncesi gittikçe yayılıyor.
Emperyalist-kapitalist devletlerin günümüzdeki durumlarını nasıl tarif etmeli? Sosyal reformist partilere, liberallere, dünya burjuvazisiyle uzlaşmak için can atan uzlaşmacılara sorsak ceplerindeki hazır yanıtı hemen çıkaracaklar. “Batı cephesinde her şey yolunda”
Tehlike hala kapıda ama eski gücünü/büyüklüğünü kaybetmiş görünüyor. Bir iki gün öncesine kadar tüm gözler Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un Türkiye ziyaretine çevrilmişti. Rusya Türkiye'ye “yeşil ışık” yakacak mıydı?
Dünyaya bir çukurun dibinden bakan küçük burjuvaların tersine, finans kapital dünyasının efendileri, dünya ölçeğinde gayet somut ve gerçekçi bir bakışla politika inşa ediyor. BM, Dünya Bankası, Davos zirveleri, ABD Merkez Bankası, ardı ardına raporlar çıkarıp, hep aynı noktayı öne çıkarıyorlar: Dünya açlık krizine girdi; ayaklanmalar kaçınılmaz.
Bir politik iktidarın burjuva sınıfın, burjuva sınıfın tümünün de değil, bu sınıfın en iri, mali ve ekonomik yönden en güçlü kesimlerinin hizmetinde olduğunu Bakan Nebati'nin sözlerinden daha iyi gösteren örnek az bulunur.