ABD’nin teknolojik bunalımı silah endüstrisine de yansımış durumda. Bu alanlarda, önce Rusya, şimdilerde Çin, ABD’yi alt edecek teknolojik atılımlara imza attılar. Rusya’nın hava savunma sistemleri ABD’nin ciddi bir üstünlük saydığı seyir füzelerini etkisiz kılmayı, hatta fırlatılan füzelerin rotasını yönlendirme becerisini gösteriyor. Çin, oldukça ağır ve pahalı ABD silah sistemlerinin karşısına, ucuz ve etkili yapay zekaya dayalı dijital savunma tekniklerini çıkarmaya başladı.
ABD’ye askeri üstünlük kazandıran araçlardan birisi, uzun menzilli ağır bombardıman uçaklarıydı. En yakın rakibi, Sovyet döneminden kalma süpersonik uçaktır, Amerikan muadillerinin sadece yarısı bir menzile sahiptir. Derken 2018’e garip bir şey oldu. Rusya’ya ait bu uçak Venezuella’da bir hava üssüne indi, 5500 km uzağa; bir Amerikan B-2’sinin iki katı menzili kat etmişti. Bizzat Pentagon, yaptığı pek çok savaş simülasyonunda, Rusya ve Çin karşısında yaşayacağı yenilgileri sanal ortamda test ediyordu.
ABD’nin temel imalat sanayisindeki durumu, dijitalden ve silahtan daha kötü bir manzara çiziyor. Otomobil sanayi öylesine övünç kaynağı olmuştu ki “General Motors demek, ABD demektir” sloganı üretilmişti. Şimdiyse bu sektör Japon, Alman ve Koreli şirketlerce adeta içerden fethedildi. Üretimin %47’sini bu ülke şirketleri gerçekleştiriyor. Trump, emperyal çöküşün bu görüntüsü karşısında öyle bir öfkeye kapıldı ki “New York 5. Cadde’de tek bir Mercedes kalmayacak!” diye havlamıştı. Trump, karşılaştığı her hüsran verici rakama böyle havlayacaksa, işi gerçekten zor. İşte bir tane daha; “Bizim bir yılda ürettiğimiz çeliği Çin bir haftada üretiyor”
Sonuç mu? İşçi aristokrasisiyle beraber, sanayi proletaryasının çöküşü! 1990 yılında imalat sanayisinde çalışanların oranı %33 iken, şimdi bu rakam % 9’a kadar geriledi. Emek üretkenliğindeki durgun seyir hesaba katılırsa, bu düşüşün tek anlamı var: Sınai çöküş!
ABD hegemonyası çöktüyse, bunun nedeni, bir paylaşım savaşında yaşanan hezimet değildi, ya da daha dinamik bir emperyalist rakibin her alanda onu alt etmesi de değildi. 3. Dünyacıların iddia ettiği üzre, bağımlı ülke devrimleriyle ABD ablukaya alınmış hiç değildi. Hegemonyayı çökerten, kapitalist birikim yasaları olmuştu. Bu yüzden, çöküşü geri çevirmek üzere girişilen savaşlar işe yaramadı, mali ve finansal tedbirlerin beliren tüm çeşitleri denenmesine rağmen, gidişat durdurulamadı.
Bütün çırpınışlardan sonra, ABD yönetici sınıfı durumunu kabullenmekten başka bir yol bulamadı. 2018 başında Davos’ta toplanan dünyanın kaymak tabakası, kapitalizmin süre giden krizini yönetecek bir “lider ülke bulamadığını” raporlarında geçirdi. Amerikan mali-oligarşisinin sözcüsü basın, pek çok kere “artık dünyaya polislik yapmayacaklarına” dair uzman görüşlerini manşetlerden duyurdu. Nihayet Pentagon, bir raporla çöküşün kabulünü resmiyete bağladı. Rapor, açıkça, uluslararası gelişmelere Çin ve Rusya’nın yön verdiğini, diğer ülkelerin de, yönlerini ABD’ye göre değil, bu iki büyük güce göre ayarladıklarını dile getiriyordu. Ve tüm bunlar, pandemi felaketi tsunami misali yıkıp geçmeden oluyordu.
Pandemi, Amerikan yönetici sınıfların en çok yirmi yılda kabullenebildikleri çöküş gerçeğini, emekçi sınıflara birkaç ayda öğretti. İşsizlik görülmemiş boyutlara haftalar içinde fırladı. Sağlık sisteminde beklenen oldu ve dört dörtlük bir çöküş yaşandı. Eczane ve market raflarında mal kalmadı. İşler hiç bu denli kötü gitmemiş, felaketler böylesine üst üste binmemişti. Amerikan halkı, George Floyd’dan önce başlamıştı nefessiz kalmaya. Neon ışıltılarının ve yaldızlı ambalajların ardına saklanan enkaz açığa çıktı. Hiç kimse, hiçbir güç ABD’yi yeniden büyük (yani hegemon) yapamazdı. Emekçilerin öfkesine ket vuran endişeler, sistemin bir şekilde yeniden kendini tamir edeceğine duyulan güven, etkisini yitirdi. Bir yanda yönetici sınıfların yıkılan özgüveni ve yükselen korkuları, diğer yanda emekçi sınıfların dizginlenemeyen, polise ve ulusal muhafıza diz çöktüren öfkesi. Bunlar dört dörtlük bir iç savaşı hazırlayan çok tehlikeli bir kokteyl oluşturuyor.
Aztek harabelerindeki gençlere ne mi oldu? Bekledikleri ABD helikopteri hiç gelmedi, açlıktan ve susuzluktan ölmemek için başlarının çaresine kendileri baktılar. Bekleyerek boşa zaman geçirdikleri için birbirlerini suçladılar.
Umut Çakır